Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin yaklaşık 15 kilometre güneyinde yükselen ve 1670 metre rakıma sahip olan Hırka Dağı, hem doğal yapısıyla hem de mistik geçmişiyle dikkat çekiyor. Adını, Hacı Bektaş Veli’nin burada hırkasını yaktığına inanılan eski bir söylenceden alan dağ, özellikle Alevi-Bektaşi geleneğinde derin anlamlar taşıyor.
Volkanik yapısı ve meşe ağaçlarıyla kaplı etekleriyle Hırka Dağı, sadece doğaseverlerin değil, inanç turizminin de uğrak noktalarından biri olma potansiyeli taşıyor.
Ancak dağı asıl özel kılan, Vilayetname’de geçen efsanevi bir olay... Rivayete göre Hacı Bektaş Veli, Suluca Karahöyük'e giderken uğradığı bir köyde keramet gösterir. Onun bu halini gören köylüler, himmet dilemek için peşine düşer. Hacı Bektaş Veli, Kızılırmak’ı geçip Hırka Dağı’nın zirvesine tırmanır ve burada, bir ardıç ağacının gölgesine oturur. Ardından ağaca seslenir:
“Ey ardıç, pürün ve budağınla üzerimi örtüp beni gizle. Kıyamet gününde sana himmet kılam.”
Bu sözler üzerine ardıç ağacı, tüm dallarıyla eğilerek Hünkar’ı örter ve onu gözlerden saklar. O günden sonra bu ağaca halk arasında “Devecik Ardıcı” adı verilir.
Söylence, Hacı Bektaş Veli’nin külünü havaya savurmasıyla devam eder. Rivayete göre Hacı Bektaş Veli:
“İşte bu kül zerrelerinin her birinin düştüğü yerde bir ağaç bitsin ve bu kıyamete kadar devam etsin.” der.
Bu anlatım, yalnızca Hacı Bektaş Veli’nin kerametlerine değil, aynı zamanda ardıç ağacının Alevi-Bektaşi kültüründeki simgesel önemine de ışık tutar. Ardıç, bu inanç sisteminde koruyucu, saklayıcı ve sır taşıyıcı olarak görülür.
Bugün Hırka Dağı, sadece fiziksel bir yükselti değil; aynı zamanda bir inanç, bir sır ve bir mirasın taşıyıcısı olarak Anadolu’nun manevî haritasında yerini koruyor.