Gölgesiz
Aç bahtımı
bir goncaya döndür yeniden
Alnımda tüten yangını
söndür yeniden
Rabbim
kırıver gölge oyuncaklarımı
Her zerremi
bir kalbe büründür yeniden
Yakmayan Ateş
Ruhum ve tenim
kol kola
çıkmıştı yola
Bir mancınık üstünde dururlar
hâlâ
Rabbim
kor ateşlerde yıkanmak varsa
İbrahim’i yakmayan türünden yolla!
Dar/ağ/acı
Talih seni koymuşsa
bezirgân yerine
Sözcükleri çek üstüne
yorgan yerine
Bir şairi sehpada görürsen
iyi bak
Mısralarıdır sallanan
urgan yerine
Güzel Aldanış
Aldanmayı sev
kalbine suç bulma
yeter
Aklın takılıp ritmine
geç kalma
yeter
Âdemlere bazen koca cennet yetmez
Havvalara bazı bazı bir elma yeter
Tenezzül
Bazen çabadır
sestir emektir yaşamak
Hatta üç öğün
kaygı yemektir yaşamak
Düşmüşse eğer toprağa
Adem babamız
Dünyaya tenezzül mü demektir
yaşamak
Keşke"siz Ömür Var mı?
Günler çabucak
şöyle
veya böyle geçer
Hep bir acaba duygusudur
neyle geçer
Ömrün bütün efsanesi belkiyle sürer
Ömrün yarısından çoğu
keşkeyle geçer
Çoban Armağanı
Sen bir koca kentin
okyanus gözlü kızı
En zengini en gamsızı
en kaygısızı
Varken babanın bir de
sakız fabrikası
Mümkün mü getirmek sana
bir çam sakızı
Gitmek Ne Kolay
Bin yıldızı
bir çırpıda kaymış gördüm
Ardınca gidenler
dolunaymış gördüm
Gitmek ne kadar zor
ne çetinmiş kalmak
Gittin
gidebilmek ne kolaymış gördüm
Küs
İsmin
bir ümit şarkısının ismi dedim
Albümlere hapset
bu soluk resmi dedim
Özlem de
uzaklık da kabulüm derken
Naz yap dedim ey sevdiceğim
küs mü dedim
Kader Bu
Ruhlar
ebedî aşk ile yoğrulmakta
Canlar
yeni bir şenliğe çağrılmakta
Besbelli kader böyle
bütün âşıklar
Çölden dağa
dağdan çöle savrulmakta
Gözyaşına Güzelleme
Neyzen mi o
kimdir
‘ney’i inletmekte
Bir söyleten elbet bizi söyletmekte
Eşya yaratılmış diye
toprak ve sudan
Can toprağa
gözler suya meyletmekte
Bütünleme
Herkes gibi biz de öyle geçtik
dostum
Kanunla kemanla neyle geçtik
dostum
Tembellik edip çalışmadık dersimize
Biz
aşkı bütünlemeyle geçtik
dostum
En Erken Ölüm
Neslihan’ımız için
Bir yolcu mu
kutlu bir misafir miydin?
Yaldızlı
gümüş sırmalı
kaftan giydin
Dünyadaki akşam yemeğinden
ne çıkar
Cennetteki kahvaltıya davetliydin
Bomboş Liman
Zannetme ki
hiçbir yaranın merhemi yok
Her sahnede
bahta küsmenin âlemi yok
Ömrünce neden
sahi neden boş kalmış
Kalbim dediğin limanda
hiçbir gemi yok
Anne Aydınlığı
Bir yaz günü
annem yıkamış karla beni
Şimdiyse
kıyaslamakta kuşlarla beni
Ben kendi karanlığımda
savruldukça
Yıldızlara komşu kıldı
ısrarla beni
Hayırsız Oğul
Dönmez mi o
hülyası sınırsız oğlun
Berduş tabiat
hayli sabırsız oğlun
Söyler misin anne
hiç şaşırmaz mıydın
Bir gün çıkagelseydi
hayırsız oğlun
Çocukların İktidarı
Her saniye
çevremizde var olsunlar
Biz sonbahar
onlarsa bahar olsunlar
İster misiniz
cennete dönsün dünya
Öyleyse
çocuklar iktidar olsunlar
İnci ve Sedef
Dünya bir istiridye/ Dönüşelim bir inci tanesine
-Sezai Karakoç
Pişmanlığı tattık
kara bir sancı gibi
Sonsuz deneyimler yaşadık
öncü gibi
Bir gün çıkarıldık
sürülüp cennetten
Düştük sedefin kalbine
bir inci gibi
Gülle Başla Gülle Bitir
Sezai Karakoç için
Galip gibi
bir hüznü içip kanmıştır
Bir kutlu rüyayı
her vakit anmıştır
Yıllar yılı
gülle başlamıştır bu şiir
Besbelli
bugün gülle tamamlanmıştır
Gök Çadır Güneş Bayrak
Beş bin senedir
yeryüzü öz toprağımız
Dağlar ve denizler
dalımız
yaprağımız
Bizler güneşin doğduğu yerden geldik
Gök kubbe çadır
ayla güneş bayrağımız
Sevgimle de Kavgamla da
Geldim doğudan
yeryüzü mülküm diyerek
Sevmek ve yaşatmak
yüce ülküm diyerek
Bazen kanat oldum size
bazen mızrak
Sevgimle de
kavgamla da Türk’üm diyerek
Taşlar Bağlı
Ballar talan olmakta
petekler serbest
Kalsın ne olur
bâri
çiçekler serbest
Cellatları baş tacı kılan dünyada
Taşlar yine zincirli
köpekler serbest
Gelsin Ebabiller
Kan damlasa sevdamıza
kandillerden
Kargış ve kahırlar dökülür
dillerden
Âciz ve ucuz düştü
sapan taşlarımız
Bir taze haber yok mu
ebabillerden
Bir de Cehennem Olsun
Yâ Rab
kurumuş bağrıma
şebnem gönder
Aşk ülkeme bir parça da
meltem gönder
Cennet kuruyorsun
nice mazlumlar için
Zalimler için bir de cehennem gönder
Doğu Türkistan’da Yaşamak
Bir kez nefes almak ağu
Türkistan’da
Dünyadaki zulmün çoğu
Türkistan’da
Herkes niye kör sağır
duyarsız ve katı
Kan nehri akarken
Doğu Türkistan’da
Mescid-i Aksa Hüznü
Menzil çok uzak
yük çok ağır
yol çok uzun
Her zerresi bir damla ateş
ruhumuzun.
Gözyaşları kanlı Kubbetü’s-Sahra’nın
Çoktan beridir
Mescid-i Aksa mahzun
Boş Kaldı Cehennem
İster ki
nehirler gibi aksın kanlar
Hatta güpegündüz
sebil olsun canlar
Çoktan beri nerdeyse
cehennem bomboş
İsrail’e toplandı
bütün şeytanlar
Kudüs İstanbul’dur
İlk kıblemiz olmak
ne muazzam bir onur
Namus ve şeref misali
elbet korunur
Aslında Kudüs
Kudüs değildir yalnız
Hem Mekke Medine
hem de İstanbul’dur