Bilim insanları, sunağın yalnızca dini değil, aynı zamanda politik bir anlam da taşıdığına dikkat çekiyor. Boya ve süsleme teknikleri, eserin Maya geleneğine değil, yüzlerce kilometre kuzeydeki Teotihuacan’a ait olduğunu gösteriyor. Bu, iki büyük medeniyet arasındaki temasın düşündüğümüzden çok daha yoğun ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
Antiquity dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, sunağın üzerindeki dört panel, Teotihuacan sanatında sıkça rastlanan “Fırtına Tanrısı” benzeri figürlerle süslenmiş. Renk paleti ve simgeler, Teotihuacan duvar resimlerinin izlerini taşıyor. Bu bulgular, dönemin Teotihuacanlı elitlerinin Tikal’de yalnızca konuk değil, adeta yerleşik bir güç olduğunu işaret ediyor.
Keşif, Teotihuacanlı liderlerin Tikal’e yalnızca gelip gitmediğini, burada kendi kutsal yapılarının benzerlerini inşa ettiklerini doğruluyor. Bu, Tikal’in tarihinde kalıcı bir iz bırakmış olabileceklerini gösteriyor.
Araştırmacılara göre, Mayalar genellikle eski yapıları gömüp üzerine yenilerini inşa ederdi. Ancak burada olduğu gibi, alanı tamamen gömüp kaderine terk etmek oldukça sıra dışı. Bu, Teotihuacan’a duyulan çelişkili duyguların bir yansıması olabilir.
Bu keşif, yalnızca iki büyük uygarlık arasındaki kültürel ve politik ilişkileri değil, aynı zamanda güç ve kimlik kavramlarının nasıl şekillendiğine dair ipuçları sunuyor.