1950 yılında Bolivya’nın Titicaca Gölü yakınlarındaki Chua bölgesinde bir çiftçi, tarlasında taş bir havzanın içinde gizemli bir vazo buldu. “Fuente Magna” adı verilen bu seramik eser, uzun yıllar boyunca küçük bir müzede sessizce sergilendi. Ancak yapılan son incelemeler, bu vazonun insanlık tarihine dair büyük sırlar barındırabileceğini ortaya koydu.
Araştırmacılar, vazonun iç yüzeyinde Sümer ya da Proto-Sümer çivi yazısına benzeyen işaretler keşfetti. Antik yazı uzmanı Clyde Ahmed Winters, bu sembollerin Sümer yazısı dışında Hint Dravidi, İran Elam ve Libya Berberi alfabeleriyle de benzerlik taşıdığını belirtti. Bolivyalı arkeolog Max Portugal Zamora ise vazonun yaşını yaklaşık 5000 yıl olarak tahmin ediyor.
Bu bulgular, Sümerler gibi kadim bir medeniyetin deniz aşırı yolculuklarla Güney Amerika’ya ulaşıp ulaşmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Bazı teorilere göre Sümer denizcileri, okyanusları aşarak Amerika kıtasına ulaşmış olabilir. Daha iddialı görüşler ise, bu yolculukların kökenini batık kıta Sundaland’a ve Pasifik’teki gizemli Nan Madol şehrine kadar uzatıyor.
Elbette bu teorilerin birçoğu bilim dünyasında temkinli yaklaşılan fikirler arasında yer alıyor. Ancak vazonun varlığı inkâr edilemez. Fuente Magna, geçmiş uygarlıklar arasında sanılandan çok daha fazla etkileşim olabileceğine işaret ediyor olabilir.
Tarihin karanlık sayfalarından çıkan bu vazo, belki de bildiğimiz tarihin yalnızca yüzeyine dokunduğumuzu gösteriyor. Fuente Magna’nın sessizliği, geçmişten gelen güçlü bir çağrı olabilir. Onu duymaya hazır mıyız?