Türk edebiyatının usta isimleri yalnızca eserleriyle değil, sıra dışı yaşamlarıyla da dikkat çekiyor. İşte pek bilinmeyen alışkanlıkları, korkuları ve tuhaf yönleriyle edebiyat dünyasının renkli yüzü:
Cahit Sıtkı Tarancı, çocukken babası tarafından pencereden sarkıtılınca ölüm korkusunu derinlemesine hissetmiş; bu korku, şiirlerine sıkça yansıyan “ölüm” temasının temelini oluşturmuştur.
Nazım Hikmet, cezaevinde yaşadığı kötü deneyimler sonrası suya karşı fobi geliştirmiştir.
Yahya Kemal Beyatlı, hayatı boyunca hiç ev sahibi olmamış; ömrünü otel odalarında geçirmiştir. İlginçtir ki, Nazım Hikmet'in annesine duyduğu aşk da edebiyat camiasında çok konuşulmuştur.
Cengiz Aytmatov, kağıda alerjisi olan nadir yazarlardandır.
Şemsettin Sami, 20 yıl boyunca sakalını kesmemiştir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, mikrop korkusuyla tam 100 çift eldiven kullanmıştır.
Karacaoğlan, “çirkin bir kızla evlenme” korkusuyla tanınır.
Tevfik Fikret, hem şair hem de ressam kimliğiyle evinin mimarisini kendisi tasarlamış ve evine isim veren ilk şair olmuştur. Takıntısı ise: sol tarafında kimseyi yürütmemekti.
Ahmet Haşim, toprak yeme alışkanlığına sahipti. Şiirlerinde sıkça gece, ay ışığı ve hüzne yer vermesi, kendi fiziksel görünümünden duyduğu memnuniyetsizlikle açıklanır.
Abdülhak Şinasi Hisar, titizliğiyle tanınırdı. Temizliğe olan takıntısı, arkadaşlarını dahi şaşkına çevirmişti.
Recaizade Mahmut Ekrem’in düğünü tam 40 gün sürmüştür.
Aşklarıyla da edebiyat tarihine damga vuran isimler var. Tomris Uyar, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Edip Cansever’in kalplerini fethetmiştir. Süreya, soyadındaki ikinci “y” harfini bir iddia sonucu kaybetmiş, sebebin yine Tomris olduğu söylenmiştir.
Son olarak, Orhan Veli Kanık, açılan bir çukura düşerek başını yaralamış, bu olay sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Edebiyat dünyası, satır aralarında bu gerçeküstü hayat hikâyelerini de barındırıyor. Büyük şairlerin ve yazarların yalnızca eserleriyle değil, hayatlarındaki ilginç detaylarla da hafızalarda kalmaya devam ettiği bir kez daha görülüyor.