Uşak il sınırlarında, sarp vadilerle çevrelenmiş eşsiz bir yarımada üzerinde yer alan Blaundus Antik Kenti, binlerce yıl öncesine dayanan hikâyesiyle ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarıyor.
M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender’in Anadolu Seferi’nin ardından, Makedonya’dan gelen yerleşimciler tarafından kurulduğu düşünülen şehir, adını da kurucularından alıyor. Antik kaynaklara göre bu kolonistler kendilerine “Makedonyalı Blaunduslar” demekteydi. Zamanla Bergama Krallığı’nın egemenliğine giren kent, ardından Roma İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiş ve bu dönemde bölgedeki önemini daha da artırmıştır.
Blaundus, sadece tarihiyle değil, coğrafi konumuyla da dikkat çekiyor. Doğal savunma avantajı sağlayan dik vadilerle çevrili bu yarımada, adeta bir kaleyi andırıyor. Şehrin merkezinde yükselen antik kale, ayakta kalan sur duvarlarıyla ziyaretçilere geçmişin ihtişamını yansıtıyor. Antik tiyatro, stadyum, tapınak kalıntıları ve özellikle kayalara oyulmuş mezarlar, Blaundus’un kültürel ve dini yaşamına dair önemli ipuçları sunuyor.
Arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarıyla her geçen gün daha fazla ortaya çıkan kent, sadece tarih tutkunlarının değil, doğa yürüyüşçüleri ve fotoğrafçılar için de cazibe merkezi haline geliyor. Özellikle gün doğumu ve gün batımında vadilerin arasında ortaya çıkan manzara, ziyaretçileri büyülüyor.
Blaundus, henüz çok geniş kitleler tarafından bilinmese de, sahip olduğu tarihsel ve doğal zenginliklerle gelecekte Türkiye’nin en önemli arkeolojik destinasyonlarından biri olmaya aday. Yerel yetkililer, bölgenin turizm potansiyelini artırmak için çeşitli tanıtım ve koruma projeleri üzerinde çalışıyor.
Gizemi hâlâ tam çözülememiş yapıları ve doğal dokusuyla Blaundus, tarih ile doğanın iç içe geçtiği eşsiz bir rota sunuyor. Uşak’ta yolu düşen herkesin bu antik kenti ziyaret etmesi, zamanın ötesinden gelen bu sessiz hikâyeye tanıklık etmesi öneriliyor.