1977 yılında NASA, insanlığın sesi olacak iki Altın Plak’ı Voyager 1 ve 2 uzay araçlarına yerleştirerek yıldızlararası yolculuğa gönderdi. Bu plaklarda dünya üzerindeki kültürlere ait müzikler, 55 farklı dilde selamlamalar ve doğanın sesleri yer alıyordu. Plakların amacı, olası zeki yaşam formlarıyla bir gün temas kurmak ve “biz buradayız” demekti.
Ancak bu umut dolu jest, evrenin potansiyel gerçekliği karşısında bir hataya dönüşmüş olabilir. Bilimkurgu yazarı Liu Cixin’in popülerleştirdiği “Karanlık Orman Teorisi”, tam da bu noktada tüyler ürpertici bir olasılığa işaret ediyor.
Karanlık Bir Kozmos: Sessizliğin Stratejisi
Karanlık Orman Teorisi’ne göre evren, birbirinden habersiz ya da bilinçli olarak birbirinden saklanan medeniyetlerle dolu. Bu sessizlik, hayatta kalmak için bir zorunluluk. Çünkü her yeni keşfedilen medeniyet, potansiyel bir tehdit anlamına gelebilir. Dolayısıyla sessiz kalmak, en güvenli stratejidir.
Voyager’ın plakları ise bu sessizliği bozdu. Plakların üzerinde bulunan detaylı pulsar haritası, Güneş Sistemi’nin konumunu evrensel ölçekte tarif ediyor. Bu da, bizi bulan gelişmiş bir uygarlık için doğrudan adres bilgisi anlamına geliyor.
Barış Niyeti mi, Kozmik Kumar mı?
Altın Plaklar, insanlığın evrendeki yalnızlığına karşı umut dolu bir cevap arayışıydı. Fakat bu arayış, eğer Karanlık Orman Teorisi doğruysa, bizim için ölümcül sonuçlar doğurabilir. Çünkü başka bir uygarlık, bizi dost olarak değil, potansiyel bir rakip olarak görüp “ilk vuran kazanır” stratejisini izleyebilir.
Bu durumda Voyager’ın taşıdığı mesajlar, bir barış çağrısından çok, galaksiler arası bir “buradayız” çığlığına dönüşebilir.
Sessizlik mi, Merhaba mı?
İnsanlık adına gurur verici bir bilimsel başarı olan Voyager ve Altın Plak projesi, aynı zamanda bizi derin bir etik sorunun da ortasına yerleştiriyor: Evrenle iletişim kurmak mı daha güvenli, yoksa sessiz kalmak mı?
Bugün bu sorunun yanıtı bilinmiyor. Ama belki de gelecekte, bir gün, cevabını bize başkaları verecek.
Kaynak: https://voyager.jpl.nasa.gov/golden-record





