Hendek Savaşının hazırlık safhasında yaşanan kutlu bir müjdeyle başlayan “Mehmed: Fetihler Sultanı” konusunu tarihten alan filmler arasına muhteşem bir giriş yaptı. Film, konusu, kahramanları ve aksiyonlarıyla adından sıkça bahsettireceğe benziyor. İki bölümden oluşan yazımızda, İstanbul’un fethi ışığında Devşirme ve Türkmen Beyleri arasındaki mücadeleye tarihi gerçeklik açısından bakmaya çalışacağız.

Birinci Murad ile başlayıp 18.yy’ın sonuna kadar etkinliğini sürdüren Devşirme sistemi, Sultana, Türkmen beylerinin gücünü dengeleme ve zamanla Avrupa’dakilerden daha mutlak bir otokrasi kurma imkânı sağladı. Beyler, bu sistemin gelişmesini önlemeye çalıştılarsa da bunda başarılı olamadılar. Sonunda kriz, Sultan Mehmed’in saltanatı sırasında patlak verdi. İstanbul’un fethi konusunda çıkan tartışmada iki grup oluştu. Devşirme grubu, İstanbul’u almanın kendi konumlarını güçlendireceği ve rakiplerini yok edeceği düşüncesinden hareketle doğrudan saldırıya geçmeyi savundular. Türkmen beyleri, bu durumu gayet iyi anladılar ve İstanbul’a saldırmanın Osmanlıları çok zor durumda bırakacak haçlı saldırısına sebep olacağını öne sürerek bu girişimi engellemeye çalıştılar. Sultan Mehmet’in kendisi de bir Türkmen soylusu olan sadrazamı Çandarlı Halil Paşa, kuşatma karşıtı kampanyanın başını çekti. Sultan ve onun lalalarının, İstanbul’u alırlarsa, kendi iktidarına hatta hayatına son vereceklerini iyi bilen Çandarlı, en büyük tehlikeyi oluşturan Venedik ve Macaristan‘la antlaşmalar imzalayarak savsaklama siyasetini uyguladı.

Uzun yıllardır Çandarlı ailesinin uhdesindeki vezirlik makamında bulunan Çandarlı Halil Paşa, genç Sultan’a babası II. Murad’ın Bizans’la dostane ilişkilerini hatırlatmaktan usanmıyordu. Öyle ki bu durum, Halil’e “Rum” adı takılmasına ve Bizanslılardan rüşvet aldığı söylentilerinin ortalıkta dolaşmasına neden olmuştu. Fakat kilise fareleri kadar aç olan Bizanslıların ona rüşvet verdiğini düşünmek zordur. “Çandarlı, kendi koltuğunu Bizans’ın devamında gören bir devlet adamıdır” diyen Ahmet Şimşirgil, onun Bizans’tan rüşvet aldığı iddialarını doğru bulmamakla birlikte, Çandarlı’nın ihanet etmediğini, menfaatini orada gördüğü için böyle davrandığını iddia eder.

27 Mayıs’ta son saldırı için hazırlığı üstlenen Sultan Mehmed’in kayınpederi enerjik vezir Zağanos Paşa, genel saldırıya geçilirse fethin zaferle sonuçlanacağını, bir gün gecikmenin ise felaketli bir geri çekilmeye neden olabileceğini söylerken, Çandarlı‘nın ihtiyatkârlığı ise, rakipleri tarafından ihanet olarak görülüyordu.

Sonuca gitmek için Akşemseddin ve Molla Gürânî vb. gibi ileri gelenlerle uzun istişareler yapan Sultan Mehmed, devşirme grubunu desteklemiş, 29 Mayıs 1453’te fethi tamamlamıştır.  Fethin gerçekleşmesi, Çandarlı’nın iddialarına karşın onun güttüğü politikanın ve kendi iktidarının sonu olacaktı ki öyle de oldu. Fatih, fethin ertesi gün Çandarlı‘yı tutuklattı. Böylece “İki karanın sultanı, iki denizin hakanı” Fatih, padişahlarının en kudretlisi olarak artık “imparatorların altın” tahtında oturuyordu.