Satır sonlarında yaşamış gibiyiz...Cümlelerimiz tamamlanmamış yada devrik... Birşeyler anlatabiliyor en azından.. Kurala gerek yok! İki güleceksin, bir tane hissedeceksin, biraz bekleyip biraz da konuşacaksın...Böyle yaşanır mı? Az ve öz olacak söylediklerin. Elbette az ve öz olmalı ama her adımı atmadan da milyonlarca kere düşünürsek ne tadı kalır doğaçlama gelişen güzelliklerin? Kalbinin sözünü dinlemek yeterli! Sen bırak o, yön verir hayatına. Nereye gideceğini ona sormalı, ona sığınmalısın. 
          Gözün ve kalbin iyi görür, iyiyi hissederse kazanırsın. Bakmak önemli değildir çünkü. Nasıl baktığın ve ne için baktığın önemlidir. Birilerini küçük görmekse niyetin kendini hep dev etrafındakileri de hep karınca görürsün. Mutlu olamazsın...Birileriyle birşeyler paylaşmak çok zorlaşır. Ne sen onlara sesini duyurursun, ne de onlar sana! Ama kendini de küçük görme kimseden. Güvenin tam olsun. Güven eksikliğin olursa ezer geçerler seni. O ayrımı yapabilmek zor meziyettir kabul ediyorum. Fakat bunu herkes gibi sende başarabilirsin. 'Karşındakilere karşı bunu konuşsam küser mi? Şunu söylesem benimle alay ederler mi ?' diye düşünme. Kılavuzun kalbinse zaten doğru yoldasındır. Güneşin doğmasına az kalmıştır merak etme! Güneş doğunca nasıl silinirse karanlık, birden nasıl ortadan toz olup saklanırsa, senin içinde ki karanlıklar da kaybolacaktır. Gülümsemeler paylaştıkça çoğalır. Bi başlatsan kahkaha zincirini gerisi gelir. Karanlığı evine yollarken bol bol gül, gül ki çatlasın hırsından. Umutlu ol kendiliğinden gelişen olaylar daha bi zevkli olur. Bunu çok iyi bil! 
           O yüzden satır sonunda, satır arasında yaşamışsın hiç farketmez. Mutlu olduğun yerlere gülücükler koyup, şükretmeli, hata yaptığın yerlerin altını çizip, dikkat etmelisin. Yapman gereken tek şey doğaçlama mutluluğu yakalamak. Birde gözünün ve kalbinin mutlak uyumu. Yani gözden çıkanların kalbe, kalpten çıkanların göze ulaşmasıdır. Ve kesin sonuç, mutluluğu yakalamaktır.......