Dünya tarihinde eşine az rastlanan 18 Mart Çanakkale zaferinin 98. Yıldönümündeyiz.
Bilindiği gibi; Birinci dünya savaşı sırasında, Çanakkale boğazından geçip, marmaraya girerek İstanbul’u işgal etmek isteyen İngiliz ve Fransız kuvvetlerine karşı kazanılan “Çanakkale zaferi”, başta güçlü donanmalara sahip devletler olmak üzere Çanakkale’nin geçilmez olduğunu bütün dünyaya isbat etmiştir. Şan ve şereflerle dolu Türk tarihine altın harflerle yeni bir sayfa eklenmiştir.
Gerçektende Çanakkale’yi geçmek, isteyen düşman kuvvetleri çok sayıda zırhlı, muhrip ve denizaltıya sahipti. Onun içindir ki Çanakkale boğazını geçeceklerine inanıyorlardı.
Fakat umdukları gibi olmadı. Beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar. Kuvvetlerinin üçte birini kaybeden İngiliz, Fransız ortak donanmasından geriye kalanlar çareyi kaçmakta buldular. 250 bin vatan evladının şehit olduğu Çanakkale savaşları, hem denizde hem karada devam etmiştir. 18 büyük zırhlı, bir çok muhrip ve denizaltılardan oluşan itilaf devletleri donanması, üç filo halinde Çanakkale boğazına girdi. Düşman filosu 506 topla boğazı koruyan Türk tabyalarını 6 saat boyunca ateş altında tuttu.
Buna karşılık, 150 topun savunduğu Türk bataryalarından yapılan atışlarla İngiliz ve Fransızların en çok güvendikleri zırhları, top mermileri ve mayınlarla batırıldı.
Bu arada İngilizlerin İnssistible ve Fransızların Bouvat zırhlıları, top atışları ve 17 –18 Mart gecesi Türk mayın gemisi Nusret’in karanlık limanının yukarı bölümüne döktüğü mayınlara çarparak battı. Diğer iki İngiliz ve Fransız zırhları ise ağır yara alarak saf dışı kaldı.
Boğazı denizden geçemiyen düşman kuvvetleri, amaçlarına ulaşabilmek için, Gelibolu yarımadasına asker çıkardı. Ne var ki, Türk askerinin vatan topraklarını korumadaki azmi, iradesi ve inancı karşısında başarısızlığa uğradı: Anafartalarda Miralay Mustafa Kemal’in komutasındaki Tümeninde katıldığı savaşlarda, tarihimize altın sayfalar yazıldı..
Kutsal vatan topraklarını ölümü göze alarak koruyan, bu uğurda canını veren aziz şehitleri, minnet ve şükranla anarken, büyük şair Mehmet Akif’in, “Çanakkale destanı” şiirinin bir bölümünü aynen sütunumuza alıyorum. O şiir ki; Çanakkale zaferinin ne pahasına, nasıl bir çelikleşmiş irade ile kazanıldığını çok veciz bir şekilde sergilenmektedir..
“ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE”
Vurulup tertemiz anlından uzanmış yatıyor,
Bir Hilal uğruna Yarap ne Güneşler batıyor,
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten inerek ecdat öpse o pak anlı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid-i,
Bedr’in Arslanları ancak bu kadar şanlı idi,
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın,
Herc-ü merc ettiğin edvara yetmez o kitab
Seni ancak ebediyetler eder istiab..