İstikametin, yönelişin, duruşun, yönün, secden kime ya da neye ise, ondan umabilir, ondan yardım isteyebilir, ondan bekleyebilirsin. Sen beklersinde acaba yöneldiğin, hedef, gaye edindiğin sana istediklerini verebilir mi, buna gücü yetebilir mi yada kendiside mi himmete muhtaç.Toplumun istikameti sağlam ise, sağlam gaye ve hedeflere tutunmuş ise, ulvi hakikatler için enerjisini tüketiyor ise; mutluluk,  saadet, refah içinde insanca yaşamak o toplumun hakkıdır. İnsanları rastgele yaşıyorsa, hedefler küçük, düşünceler güdük, yönelişler yanlış, istikamet hak etmeyene ve yanlış olana ise, gelsin huzursuzluklar, doyumsuzluklar, mutsuzluklar, sıkıntılar, toplumsal felaketler, cinayetler….. Gün içinde bunların hepsine birden rastlamak, şahit olmak mümkündür artık o toplumda.
İnsanın, insanlığın yönelişi, secdesi, istikameti; ulvi gayelerin, ebedi mutlulukların, sonsuz alemlerin sahibine olmalı, sonsuz saadetler bahşedebilene, affedebilene, gücü kudreti her şeye yetene olmalı. İnsanı , insanlığı günahın karanlıklarından alıp, affedip, temizleyip, sonsuz diyarların, sonsuz güzelliklerinde ebedi mutluluklara ulaştırabilmeli. İnsanın içindeki her özlemi bilip, imanının hatırına,  Nasuh tövbesine karşılık, onun gönlündeki her arzuya icabet edebilmeli,  velev ki sevdiklerine kavuşmak,  iki cihanın sultanın görmek, Cemalullah ı seyretmek arzusu olsa da……….
İnsanın yönelişi secdesi ya dünyaya, dünyalık heva ve hevesine yada olması gereken Rahmeti Rahmana dır. Dünyayı gaye edinenleri dünya ancak oyalar ve çürütür. Canlı olanı hep dünya besler dile biliriz, evet doğrudur ama dünyadan aldığını, dünya hep ödünç vermiştir insana, sonunda çeker alır verdiklerini insandan, insan istese de istemese de……Gözle görülmeyen askerleri hep işbaşındadır dünyanın, Mikroplar, parazitler, virüsler, mantarlar  verilen emri icra ederler, secde ettikleri, kendilerini her bir iş için görevlendiren sonsuz kudret tarafından. Kimine rızık hazırlarken, azot bakterileri, faydalı mantarlar gibi, kimilerinden de verilen rızkı geri alırlar yerleştikleri ortamlarında. Bu hep böyle devam eder gider, çürümeyen beden ben toprağa girmem diyen, ben bana verileni geri veremem diyen çıkmamıştır insanlığın içinden…..
Dünyada zalim saltanatları, hanları, hamamları,sarayları, sağlam kaleleri, yıkılmaz sanılan firavunları, zaman değirmeni öğütüp, tarihin çöplüğüne atmadı mı bilgi atığı olarak. Rüzgar yaladı, yağmur ıslattı, güneş eritti ve neticede aslı olan toprağa döndü onun üstünde kurulan sahte saltanatlardan geriye hiç bir şey kalmadı…….
Madem öyle, dünyada veren, verdiğini geri alıyor, o halde almadan verene, O nun sonsuz nimetlerine, kalıcı olana, çürümeyen nimetlere, onun bunun emanetine değil de, asıl mülkiyet sahibine, yoktan yaratana, tasfir edip rızıklandıran, nimet diye bilinen her şeyin gerçek sahibine yönelmeli, geçici olanları arkaya atarak,  istikametimizi ona döndürmeli O nu dinlemeli O na secde etmeli….. Çünkü yapayalnızız, O olmasa hiçbir dayanak yok, bizi mutlu edecek her istediğimizi verecek, gerçek mülkiyet sahibi yapacak, verdiğini geri almayacak yoktur……..istikametimiz kurtuluşumuz olsun………….