Evrensel yaratılış modelleri, insanlık tarihinin en eski inanç sistemlerine ışık tutar. Antik Mısır, Sümer ve Türk halklarının dünya ve evrenin oluşumuna dair düşünceleri benzer motiflerle şekillenir. Bu topluluklar, evrenin başlangıcını sularla kaplı bir ortam olarak hayal etmiş, ilk yaşamın ilksel denizden doğduğunu kabul etmişlerdir.
Sümerlerde, bu ilksel deniz “Nammu” olarak adlandırılmış ve ilk tanrı çifti An ve Ki'yi doğurmuştur. Ki, toprak tanrıçası olarak, Yunan mitolojisindeki Gaia ile benzer bir figürdür. Mısır'da ise, “Nun” olarak bilinen ilksel denizden çıkan toprak parçası Benben, tanrı Atum'un ilk kez bastığı yerdir. Atum, burada insanı yaratmaya başlar, tıpkı Sümer tanrıları Enki ve Nammu’nun topraktan insan yaratması gibi.
Türklerin kozmogonisi ise Altay ve Sibirya halklarının ortak yaratılış destanlarına dayanır. Bu destanda, Tanrı Ülgen suların üstünde uçarak bir taş bulur ve bu taş üzerine yeryüzünü yaratmaya başlar. Dişi ruh Ak Ana'nın yardımıyla Ülgen, önce dünyayı sonra göğü yaratmış, dünyayı dengelemek için üç balık yaratmıştır.
Birçok kültürde, ilksel deniz, yılan veya ejderha gibi canavarlara benzetilmiştir. Özellikle Sümer ve Babillerde, Tiamat olarak bilinen ejderha, bu yaratılış mitolojisinin en belirgin figürlerinden biridir.
Tüm bu benzer temalar, eski medeniyetlerin doğa ve yaşamın başlangıcına dair ortak bir bakış açısını paylaştığını gösteriyor.





