Malatya’nın Orduzu beldesinde, Fırat Nehri’nin batı kıyısına yakın konumda yer alan Arslantepe Höyüğü, insanlık tarihinin en önemli kültürel miras alanlarından biri olarak dikkat çekiyor. 2021 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen bu höyük, sadece bir yerleşim alanı değil; devlet sisteminin temellerinin atıldığı, aristokrasinin şekillendiği ve idari yapıların ilk örneklerinin görüldüğü bir merkez olarak öne çıkıyor.

7 Bin Yıllık Yerleşim, 30 Metrelik Kültürel Katman

Yaklaşık 4,5 hektarlık bir alana yayılan ve 30 metre yüksekliğe ulaşan kültür katmanlarıyla Arslantepe, M.Ö. 6000 yılından başlayarak M.S. 11. yüzyıla kadar kesintisiz bir yerleşim görmüş. Roma döneminde köy yerleşimi olarak kullanılan alan, Bizans döneminde ise nekropol yani mezarlık olarak kullanılmış.

İlk Saray, İlk Bürokrasi, İlk Devlet İzleri

Arslantepe’de yürütülen kazı çalışmaları ilk olarak 1930’larda Fransız arkeolog Louis Delaporte’un başkanlığındaki ekip tarafından başlatılmış, 1961 yılından itibaren ise İtalya’daki Roma La Sapienza Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından sürdürüldü. Kazılar sonucunda M.Ö. 3300-3000 yıllarına ait bir kerpiç saray, M.Ö. 3600-3500’lere uzanan bir tapınak, binlerce mühür baskısı ve son derece gelişmiş metal eserler gün yüzüne çıkarıldı.

Saray duvarlarında yer alan renkli duvar resimleri ve motiflerle bezeli koridorlar, burada yaşayan toplumun sanat anlayışını ve sembolik dilini gözler önüne seriyor. Ayrıca çok sayıda mühür baskısının bulunmuş olması, burada karmaşık bir idari yapının ve bürokratik düzenin varlığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Uruk’la Bağlantılı Ama Kendine Özgü

Arslantepe, Mezopotamya’daki Uruk Uygarlığı’yla temas hâlinde olmasına rağmen kendine özgü mimari ve toplumsal yapısıyla farklı bir gelişim çizgisi sunuyor. Bu yönüyle hem Yakın Doğu’nun tarihsel gelişimini hem de ilk devlet modellerinin oluşum sürecini anlamada eşsiz bir kaynak niteliğinde.

Muhabir: Merve Kiraz