Gıdıklanmak, çocukluk kahkahalarından sosyal etkileşimlere kadar hayatımızda yer alan garip ama yaygın bir histir. Ancak neden gıdıklandığımız konusu hâlâ tam anlamıyla açıklanamamış bir biyolojik sır olarak görülüyor. Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar, hem fiziksel hem de psikolojik faktörlerin devreye girdiğini gösteriyor.

Sinir Uçlarından Beyne Ulaşan Mesaj

Cildimizin altında, dokunma, sıcaklık ya da soğuk gibi dış etkilere karşı duyarlı milyonlarca sinir ucu yer alır. Bu sinir uçları hafifçe uyarıldığında (örneğin bir tüy veya parmakla), beyne sinyaller gönderir. Beynin bu mesajları işleyen iki farklı bölgesi harekete geçer: biri dokunmayı analiz ederken diğeri haz ve duygusal tepkileri yönetir. Bu iki merkez birlikte çalışarak gıdıklanma hissini ortaya çıkarır. Ancak bu yalnızca hafif ve yüzeysel temaslarda olur; baskılı ya da sert bir temas can acısına yol açabilir.

Kendinizi Neden Gıdıklayamazsınız?

Kendi kendinizi gıdıklayamayışınızın nedeni oldukça ilginçtir: Beyniniz, hareketlerinizi önceden tahmin eder. Yani elinizin nereye dokunacağını bildiğinden, bu dokunuşu “gıdıklayıcı” olarak algılamaz. Bu nedenle, beyin bu hissi bastırır. Damağınızı dilinizle hafifçe gıdıklayabilseniz de, bu tam anlamıyla bir gıdıklanma sayılmaz.

Sosyallik ve Evrimle Bağlantısı Ne?

Charles Darwin, gıdıklanmanın sosyal bir bağ kurma aracı olduğunu öne sürmüştü. Örneğin, bir anne bebeğini gıdıkladığında bebek kahkahayla karşılık verir. Bu durum, aralarındaki bağı güçlendirir. Araştırmalara göre, gıdıklanma aslında sosyal bağ kurmanın ilkel yollarından biri olabilir.

Gülmekten Kırılıyoruz Ama Neden?

Alman bilim insanları, gıdıklanma sırasında kahkaha atmanın komik bir şeyle ilgisi olmadığını belirlemişlerdir. Gıdıklanmayla oluşan gülme refleksi, beynin yüz ifadelerini ve duygusal tepkileri kontrol eden bölgesinin yanı sıra hipotalamusu da uyarır. Hipotalamus, içgüdüsel davranışları yöneten merkezdir. Yani, gıdıklanırken gülüyor olsanız da bu mutlaka keyif aldığınız anlamına gelmez; çoğu zaman bu sadece içgüdüsel bir savunma tepkisidir. İngiliz araştırmacılar da gıdıklanmanın aslında hafif acı hissiyle bağlantılı olduğunu ve hipotalamusun bu nedenle aktive olduğunu savunur. Bu görüşe göre gıdıklanma, bedeni tehlikeye karşı uyaran bir alarm sistemidir.

Gıdıklanmak Bir Uyarı Sinyali Olabilir

Gıdıklanmanın bir başka türü olan "knismesis", kaşıntıya benzer şekilde vücudu tehlikelere karşı uyarır. Örneğin bir böceğin cildinizde dolaştığını fark ettiğinizde hissettiğiniz hafif gıdıklanma, o canlıyı uzaklaştırmanıza yardımcı olur. Bu, vücudun geliştirdiği doğal bir savunma sistemidir.

En Çok Gıdıklanan Bölgeler Nereler?

Ayak tabanları ve koltuk altları, vücudun en hassas ve en çok gıdıklanan bölgeleri arasında yer alır. Bu bölgelerdeki yoğun sinir uçları, tepkinin daha güçlü olmasına neden olur.

Gıdıklanmayı Engellemenin Yolları Var mı?

Evet! Eğer sizi gıdıklayacak kişinin eline hızlıca kendi elinizi koyarsanız, beyin bu dokunuşun sizden geldiğini varsayar ve gıdıklanma hissi engellenebilir. Aynı şekilde gözlerinizi kapatıp konsantre olmanız da tepkileri azaltabilir.

Gıdıklanmanın Türleri: Knismesis ve Gargalesis

Bilim insanları gıdıklanmayı ikiye ayırıyor: Knismesis: Sinek ya da tüy gibi hafif uyarıcıların oluşturduğu, çoğu zaman kaşıntıya benzeyen his. Gargalesis: Başkasının vücudunuza belirli bölgelere dokunarak sizi güldürmesiyle oluşan, daha yoğun ve kahkahalı gıdıklanma.

Gıdıklanmak Eğlenceli Ama Tehlikeli Olabilir mi?

Bazı araştırmalara göre aşırı gıdıklanma, bayılma ya da nefes alamama gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Tarihte bu hissin bir işkence yöntemi olarak da kullanıldığı biliniyor. Örneğin Nazi Almanyası döneminde gıdıklama, bilgi almak için uygulanan yöntemlerden biriydi.

Muhabir: Yasemin Dülgeroglu