Güvercin, tarih boyunca birçok kültürde önemli bir simge olarak yer aldı. Antik Mısır’da, güvercinlerin dört bir yana doğru uçurulması toplumda müjde getireceğine inanılan kutsal bir gelenekti. Mitolojide Venüs’e adanan “Kythere Kuşu” olarak da anılan güvercin, halk tarafından sevgi ve saygı gördü.

Roma döneminden kalma altın küpeler üzerindeki güvercin figürleri, tarih boyunca bu kuşun sanat ve kültürde ne denli yaygın olduğunu gösteriyor. Beyaz güvercin ise aşk ve barışın evrensel sembolü haline geldi.

Anadolu’da güvercinlere dair birçok efsane bulunuyor. Hızır’ın güvercin kılığına büründüğü, Astarte tapınaklarında güvercin sunulduğu anlatılır. Ayrıca, Tevrat’taki Nuh peygamberin tufan sonrası kara görüp görmediğini anlamak için saldığı kuşun bir güvercin olduğu efsanesi, Mezopotamya kökenli Sümer ve Babil hikayeleriyle bağlantılıdır.

Frigler, Lidyalılar, Urartular, Yunan, Roma ve Bizans dönemlerinde Anadolu’da güvercin yetiştiriciliği oldukça yaygındı ve bu kuş, dönemin sanatına da yansıdı. Mitolojide Aphrodite’in arabasını çeken güvercinler, tanrıçaya sunulan kutsal kuşlar olarak bilinir.

Güvercin, aynı zamanda peygamberi düşmanlarından koruyan, mağaralarda örümcek ağları üzerine yuva yapan kutsal bir varlık olarak da anılır. Tarih boyunca barış, aşk ve umudun simgesi olan güvercin, kültürler arası ortak bir dil olmuş, kanatlarıyla insanlık tarihine dokunmuştur.

Muhabir: Merve Kiraz