İslam tarihi boyunca adalet ve ferasetiyle öne çıkan Hazret-i Ömer -radıyallahu anh-, insanların gerçek yüzlerini anlamak konusunda da derin bir basiret sahibiydi. Onun, birini gerçekten tanıyıp tanımadığımızı test etmek için sorduğu üç soru, asırlar geçmesine rağmen hâlâ geçerliliğini koruyor.

Rivayete göre bir gün bir adam, Hazret-i Ömer’in yanında başka birini övgüyle anlatmaya başladı. Onun ne kadar iyi bir insan olduğunu, güzel huylara sahip olduğunu anlattı. Ancak Hazret-i Ömer, bu sözleri yeterli bulmadı ve adama dönerek şu üç soruyu yöneltti:

“Onunla hiç yolculuk yaptın mı?”

O dönem yolculuklar, özellikle çöllerde günlerce süren zorlu seferlerdi. İnsanların sabrı, tahammülü, yardımseverliği ve gerçek karakterleri bu tür ortamlarda açıkça ortaya çıkardı. Adam bu soruya “hayır” cevabını verdi. Hazret-i Ömer ikinci soruyu sordu:

“Hiç onunla alışveriş yaptın mı?”

Yani bir çıkar ilişkisi ya da menfaat çatışması içinde bulundun mu? Ticaret, insanın dürüstlüğünü, adalet anlayışını ve hakkaniyet duygusunu ortaya koyan bir zemin oluşturur. Adam yine “hayır” dedi. Hazret-i Ömer son olarak sordu:

“Peki onunla komşuluk ettin mi, sabah akşam bir arada bulundun mu?”

Komşuluk, insanın günlük hayatını gözlemlemeyi mümkün kılar. Ev içindeki tutumu, aile ilişkileri, yardımlaşmaya ne kadar açık olduğu gibi özellikler komşulukla anlaşılır. Bu soruya da “hayır” cevabını alınca Hazret-i Ömer şu tarihi cümleyi kurdu: “Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun!”

Bu veciz ifade, bir insanı tanımanın yalnızca sözle değil; onunla birlikte yaşanmış tecrübelerle mümkün olacağını ortaya koyuyor. Yolculuk, alışveriş ve komşuluk; insanın gerçek karakterini ortaya çıkaran üç kritik alandır. Bu ölçütler, sadece sahabe dönemine değil, günümüz insan ilişkilerine de ışık tutmaktadır.

İslam’da Gerçek Tanıma Kalpten Geçer Hazret-i Ömer’in bu yaklaşımı, İslam’ın insanlar arası ilişkilerde derinliği ve samimiyeti öncelediğini gösteriyor. Bir kişinin dış görünüşüyle, sözleriyle değil; davranışlarıyla ve yaşam pratiğiyle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca bu ölçütler, dostluk, evlilik, iş ortaklığı gibi önemli kararlar öncesinde bireylerin daha dikkatli ve basiretli olmaları gerektiğine dair açık bir uyarı niteliği taşıyor. Çünkü Kur’an ve sünnette de sıkça hatırlatıldığı gibi, zahir değil, kalpteki takva ve ahlak önemlidir.

Bugün de birini tanıdığımızı iddia etmeden önce kendimize şu üç soruyu sormamız gerekiyor: Onunla zorluk yaşadık mı? Bir menfaat ilişkisi içinde olduk mu? Günlük yaşamını gözlemleme fırsatımız oldu mu? Eğer bu soruların cevabı “hayır” ise, Hazret-i Ömer’in dediği gibi; biz o kişiyi aslında tanımıyoruz.

Muhabir: Yasemin Dülgeroglu