Hepimiz korktuğumuzda yüzümüzün solduğunu, bazen adeta bembeyaz olduğunu duymuşuzdur. Peki, bu ifade sadece mecaz mı, yoksa bilimsel olarak doğrulanabilir bir gerçek mi? Son yapılan araştırmalar bu eski deyimin aslında fizyolojik bir temele dayandığını gösteriyor.
Bilim insanları, korku ve ani stres durumlarında yüzün sıcaklığında belirgin bir düşüş olduğunu keşfetti. Özellikle burun ucu, alın, ağız çevresi ve üst çene bölgelerinin sıcaklığı anlamlı derecede azalıyor. Bu sıcaklık değişimi, termal kameralarla yapılan gözlemlerle destekleniyor.
Uzmanlar, bu durumun vücudun “savaş ya da kaç” tepkisinin bir parçası olduğunu belirtiyor. Tehlike algılandığında, kan dolaşımı kaslara yönlendirilir; böylece vücut hızlı hareket etmeye ya da savunmaya hazır hale gelir. Bu kan kayması yüz bölgesindeki damarların daralmasına, dolayısıyla yüzün soluklaşmasına neden olur.
Bu bulgu, duygularımızın bedenimiz üzerindeki etkisini daha iyi anlamamıza yardımcı olurken, korkunun fizyolojik izlerini de gözler önüne seriyor. Artık korkunun sadece psikolojik bir durum değil, aynı zamanda vücudumuzda somut izler bırakan karmaşık bir biyolojik süreç olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Bu araştırma, korkunun dışa vurumunu açıklamakla kalmayıp, stres ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde de yeni yaklaşımların geliştirilmesine kapı aralayabilir. Çünkü duygularımızın bedensel yansımalarını anlamak, onları yönetmenin ilk adımıdır.





