1947'nin başlarında, Ürdün’ün Ölü Deniz yakınlarında bir çobanın tesadüfen keşfettiği Kumran Yazıtları, 20. yüzyılın en önemli arkeolojik bulgularından biri olarak kayda geçti. Bir keçisinin kaybolmasının ardından keşfe çıkan Muhammed Ahmed El Hamdi adındaki çoban, kaybolan hayvanını ararken, batıdaki bir tepede bulunan bir mağaraya girdi. Burada, taşla vurduğu bir testinin kırılması gibi sesler duyduktan sonra mağaraya indi ve içeride keten kumaşlara sarılı yüzlerce antik yazma buldu.
Yazmalar, Bedeviler tarafından ilk başta çadır direklerine asılmış ve daha sonra bir antikacıya satılmıştı. Fakat, bu önemli eserler nihayetinde Profesör Dr. John Trever tarafından satın alınarak dünya gündemine taşındı. Kumran Yazıtları, 40.000 el yazmasından oluşan, çoğunluğu İbranice ve Aramice yazılmış bir koleksiyon içeriyordu. Bu yazmalar, tarihsel olarak en eski yazılı kaynaklar arasında yer alıyor ve Hristiyanlık ile Musevilik inançlarını derinden etkileyecek bilgiler sunuyor.
Keşfedilen yazmalar, özellikle Hz. İbrahim ve karısıyla ilgili olumsuz açıklamalarla dikkat çekiyor. Ayrıca, Kumran bölgesinde yaşamış olan ve dışa kapalı bir Yahudi topluluğu olan Esseniler'in (Kumran halkı) tarihine dair de önemli ipuçları sunuyor. Bu bulgular, dinler tarihi ve arkeoloji açısından devrim niteliğinde kabul ediliyor. Kumran Yazıtları, antik dünyanın sırlarını bir kez daha gün yüzüne çıkartarak, tarih kitaplarının yeniden yazılmasına yol açtı.





