KÜLTÜR-SANAT

Malatya'nın Sessiz Tanığı: Arslantepe Höyüğü'nde Devletin ve Sarayın İlk İzleri

Malatya’daki Arslantepe Höyüğü, Anadolu’nun ilk şehir devleti ve bilinen en erken kerpiç sarayıyla, laik yönetim anlayışının tohumlarını barındırıyor. Arkeolojik buluntular, binlerce yıl öncesine uzanan bir devlet modelinin ipuçlarını sunuyor.

Abone Ol

Anadolu’nun en köklü uygarlık izlerinden biri, Malatya’daki Arslantepe Höyüğü’nde yükseliyor. MÖ 5500 yıllarından MS 11. yüzyıla kadar kesintisiz yerleşime sahne olan bu devasa höyük, sadece bir arkeolojik alan değil, aynı zamanda devlet sisteminin, sınıf ayrımının ve laik yönetim yapısının izlerini taşıyan bir tarih laboratuvarı niteliğinde.

Dünyanın bilinen en eski kerpiç sarayının bulunduğu Arslantepe’de, MÖ 3800-3400 yılları arasında elitlerin törensel yemek dağıtımları ile toplumsal işbölümünü ve emeği nasıl yönettiği gözler önüne seriliyor. Yiyecek dağıtımı sadece bir ritüel değil, aynı zamanda erken dönem ücretlendirme sisteminin de bir parçasıydı. Ancak bu sistem, Tanrılarla halk arasında aracılık yapan rahiplerin sosyal sınıflar yaratmasına da yol açtı.

Ardından MÖ 3450’lerde gizemli bir kırılma yaşandı. Tapınak terk edildi, ritüeller sona erdi. Onun yerine daha laik, günlük işleyişe dayalı yeni bir sistemin temelleri atıldı. Artık yiyecek dağıtımı yalnızca törenlerle sınırlı değildi; saray yapıları içindeki küçük odalarda depolanan çömlekler ve mühür baskıları, sistematik bir gıda ve işgücü yönetimine işaret ediyor.

Bu yeni yapı, Anadolu’da bilinen ilk devlet modelini ve dinin merkezi otoriteyle bağının koparılmaya başladığını gösteriyor. Sarayın dimdik ayakta duran duvarları, başlarından ateş saçan figürlerle süslü. Bu figürler, binlerce yıl öncesinden gelen koruyucu semboller olarak hâlâ ziyaretçilere göz kırpıyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Arslantepe, yalnızca tarihçilerin değil, çağdaş toplumsal düzenle ilgilenen herkesin dikkatini çekecek kadar derin ve etkileyici bir geçmişe sahip.