GÜNDEM

Şaşırtıcı Gerçek! Analık Sigortası Ekonomik Bir Krize Dönüşüyor!

Türkiye’de analık sigortası üzerine hazırlanan yeni doktora tezi, kadınların gebelik ve doğum sürecinde maruz kaldığı görünmez sosyal riskleri ve sistemdeki kritik eksikleri gözler önüne seriyor.

Abone Ol

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nde hazırlanan “Analık Sigortası” başlıklı doktora tezi, Türkiye’de kadınların çalışma hayatında en çok göz ardı edilen sosyal risklerden biri olan analığın, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda derin bir sosyo-ekonomik risk olduğunu ortaya koyuyor.

Tez, analığı; “gebelikle birlikte artan sağlık harcamaları, yeni ihtiyaçlar, azalan gelir, işgücüne katılımın düşmesi ve çalışma performansındaki değişiklikler nedeniyle oluşan toplumsal bir risk” olarak tanımlıyor.

Bu risk, Türkiye'de milyonlarca kadının hem gelir kaybı hem de sosyal güvencesizlikle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.

Kadınların Yüzyıllardır Değişmeyen Sorunu: Çalışma Hayatında Anne Olmak

Tez, tarihsel perspektiften yaptığı incelemede, kadınların sanayi devriminden günümüze uzanan çalışma hayatı mücadelesine ışık tutuyor.

Sanayileşme öncesi ev içi üretimle sınırlanan kadın emeği; düşük ücret, kayıt dışı çalışma ve sosyal güvenceden yoksunluk gibi sorunlarla modern dönemde dahi devam ediyor.

Tatoğlu’nun bulguları, özellikle şu noktaya dikkat çekiyor:

  • Kadınlar hâlâ yedek işgücü olarak görülüyor.

  • İşe alımlarda tercih edilmeme,

  • İşten çıkarmalarda ilk sırada yer alma,

  • Ücret eşitsizliği,

  • Sosyal haklara erişimde zorluk
    gibi engeller, doğrudan analık süreçleriyle bağlantılı.

Bu nedenle analık, yalnızca bir sağlık hali değil; kadının iş yaşamındaki kırılganlığının merkezindeki faktör hâline geliyor.

Analık Sigortası: Anayasa Güvencesi Var, Etkin Uygulama Yok

Tezde dikkat çeken en önemli bulgulardan biri, Türkiye’de analık sigortasının güçlü bir yasal temele sahip olmasına rağmen uygulamada ciddi sorunlar içermesi.

  • Anayasa’nın 41. maddesi, devletin “ananın ve çocuğun korunması” için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğunu açıkça belirtiyor.

  • 5510 sayılı Kanun ise analık sigortası kapsamında geçici iş göremezlik ödeneği, emzirme yardımı, sağlık hizmetleri gibi güvenceler sunuyor.

Ancak Tatoğlu’na göre, bu düzenlemeler kâğıt üzerinde güçlü görünse de uygulamada:

  • Prim gün şartları,

  • Bildirim yükümlülükleri,

  • Kayıt dışı istihdam,

  • Sahte sigortalılık,

  • Kadınların işten ayrılmaya zorlanması

gibi nedenlerle kadınlar çoğu zaman hak ettiği sosyal güvenlik korumasına erişemiyor.

Kayıt Dışı Çalışan Kadınlar: Sistemin Dışında Kalan En Büyük Grup

Tezde yer alan bulgulara göre Türkiye’de özellikle tarım işçisi kadınlar ve yabancı uyruklu kadınlar, analık sigortası kapsamına en az dâhil olabilen gruplar arasında yer alıyor.

Bu kadınlar:

  • Prim ödeyemiyor,

  • İşveren bildirimi yapılmıyor,

  • Gebelik süreçlerinde güvencesiz kalıyor,

  • Doğum izni, geçici iş göremezlik ödeneği, hatta sağlık hizmetlerinden bile yararlanamıyor.

Tatoğlu, bu durumu bir sosyal güvenlik açığı olarak değerlendiriyor ve çözüm için şu öneriyi getiriyor:

“Analık Sigortası Fonu” Kurulmalı

Tezde, analık riskinin toplumsal bir risk olması nedeniyle sadece sigortalının değil, kamunun da yükü paylaşmasını amaçlayan bir özel fon önerisi dikkat çekiyor.

Bu fon:

  • Kayıt dışı kadın işçileri,

  • Düşük gelirli kadınları,

  • Prim gün şartını karşılayamayanları

korumayı amaçlayan bir sosyal politika aracı olarak tasarlanıyor.

Sahte Sigortalılık: Sistem İçindeki En Büyük Tehlike

Tezin çarpıcı bulgularından biri de sahte sigortalılık konusundaki kapsamlı analiz.

Bazı kadınların, doğum öncesi ödenek alabilmek için fiilen çalışmadığı halde sigortalı gösterilmesi uygulamada büyük bir sorun oluşturuyor.

Bu durum:

  • SGK’nın mali yükünü artırıyor,

  • Gerçek ihtiyaç sahiplerini zor durumda bırakıyor,

  • Sistemin güvenilirliğini zedeliyor.

Tatoğlu, sahte sigortalılığın tespiti ve önlenmesi için denetimlerin güçlendirilmesini öneriyor.

Analık, Kadının Değil Toplumun Sorumluluğudur

Burcu Tatoğlu’nun doktora tezi, analık sigortasının Türkiye’de yalnızca hukuki bir düzenleme olmadığını; toplumsal eşitlik, kadın istihdamı ve sosyal adaletin tam merkezinde yer aldığını gösteriyor.

Tezde şu güçlü vurgu öne çıkıyor:

“Analık riskini yalnızca kadının omuzlarına yükleyen her sistem, hem ekonomik hem toplumsal açıdan sürdürülemezdir.”

Bu çalışma hem politika yapıcılara hem de sosyal güvenlik alanındaki uzmanlara önemli bir mesaj veriyor:
Kadınların analık süreci, sosyal güvenlik sisteminin en kırılgan ama en kritik halkasıdır.

KAYNAK;

Burcu TATOĞLU. Analık Sigortası.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Özel Hukuk Anabilim Dalı,
Doktora Tezi, Tez No; 948249
Danışmanlar: Prof. Dr. Cem Baygın, Prof. Dr. Sabahattin Yürekli,
Mayıs 2025.