Dünya tarihinin en eski imparatorluklarından biri olan Akad İmparatorluğu’nun dördüncü kralı Naram-Sin’e ait eşsiz bir zafer anıtı, günümüzde Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergileniyor. M.Ö. 2254-2218 yıllarına tarihlenen bu ünlü dikilitaş, Mezopotamya’nın askeri ve kültürel mirasının taş üzerindeki sessiz anlatıcısı olarak öne çıkıyor.
Yaklaşık 4.5 bin yıllık geçmişe sahip olan Naram-Sin Zafer Dikilitaşı, yalnızca sanat tarihi açısından değil, antik dünyanın siyasal yapısı ve kraliyet ideolojisi hakkında da önemli ipuçları veriyor. Sarp bir dağın yamacında ilerleyen Akad ordusunu ve galip kral Naram-Sin’i betimleyen bu taş anıt, dönemin düşmanı olan Lulubi halkına karşı kazanılan zaferin sembolü olarak kabul ediliyor.
Anıtta dikkat çeken en önemli detaylardan biri, Naram-Sin’in başında boynuzlu bir miğfer taşıyor oluşu. Bu, antik Mezopotamya kültüründe sadece tanrılara ait bir özellikti. Bu yönüyle dikilitaş, Naram-Sin’in kendisini tanrısal bir figür olarak yüceltmeye başladığının ilk kanıtlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Aslen bugünkü Irak topraklarında, antik Susa kentinde bulunmuş olan bu dikilitaş, Persler tarafından ganimet olarak ele geçirilip Susa’ya götürülmüş, oradan da 19. yüzyılda Fransız arkeologlar tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır. Bugün Louvre Müzesi’nde sergilenen bu eser, Mezopotamya tarihinin en görkemli örneklerinden biri olarak ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.
TARİHİN SESİNE KULAK VERİN
Zafer Dikilitaşı, yalnızca Naram-Sin’in askeri gücünü değil, Mezopotamya’nın sanatsal derinliğini ve anlatı geleneğini de ortaya koyuyor. Her bir figür, her bir çizgi; savaşın, zaferin ve tanrısal iktidarın izlerini taşıyor.
Paris’e yolu düşen tarih meraklıları için Louvre Müzesi’ndeki bu eşsiz eser, yalnızca bir arkeolojik kalıntı değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en eski başarı hikâyelerinden birine açılan kapı.





