Tat duyumuz hakkında yıllardır doğru sanılan bir bilgi, son bilimsel araştırmalarla tarihe karışıyor. Okullarda öğretilen klasik "tat haritası" modeline göre tatlı, acı, ekşi ve tuzlu gibi temel tatların dilin sadece belirli bölgelerinde algılandığı düşünülüyordu. Ancak modern nörobilim ve tat bilimi bu inancın artık geçerliliğini yitirdiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, tat alma sürecinin yalnızca dilin ucunda ya da kenarında değil, dilin tüm yüzeyine yayılmış tat tomurcukları sayesinde gerçekleştiğini belirtiyor. Hatta bu tomurcukların bir kısmı yanakların iç yüzeyi, damak ve boğaz gibi ağız boşluğunun farklı bölgelerinde de bulunuyor.
Her tat tomurcuğu, tatlı, acı, ekşi, tuzlu ve umami (et suyu benzeri lezzet) gibi beş temel tadı ayırt edebilecek reseptörlerle donatılmış durumda. Bu da demek oluyor ki, tatlıyı sadece dilin ucu, acıyı ise yalnızca arkası algılar düşüncesi bilimsel temelden yoksun.
İstanbul Üniversitesi Gıda Bilimi Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Elif Karanlık, "Tat alma duyusu son derece karmaşık bir sistem. Dildeki tüm tat tomurcukları beş temel tadı algılayabilir. Bu, beynin tat sinyallerini işleme biçimiyle ilgili çok yönlü bir süreçtir," diyerek konuyu özetliyor.
Bu yeni anlayış, gıda endüstrisinden eğitim sistemine kadar birçok alanda bilgi güncellenmesini zorunlu kılıyor. Özellikle eğitim materyallerinde yer alan ve yıllardır nesillere aktarılan tat haritası görseli artık gerçeği yansıtmıyor.
Bilim dünyası, tat alma duyusunun bu yeni perspektifiyle birlikte insan fizyolojisine dair ezberleri bozmaya devam ediyor. Tatların algılanma şekline dair bu gelişme, sadece bilimsel değil, aynı zamanda kültürel bir değişimi de beraberinde getiriyor.