Meme kanseri taramasının en temel aracı olan mamografi, uzun yıllardır hayat kurtarıcı bir yöntem olarak kabul ediliyor. Ancak son dönemde hem doktorlar hem de hastalar arasında mamografinin etkinliği ve güvenliği hakkında sorular yükselmeye başladı. Meme dokusu yoğun olan kadınlarda mamografinin yetersiz kalması, hatta uygulanan baskının zararlı olabileceği yönündeki bazı iddialar, yeni arayışlara kapı aralıyor.
Mamografi Yoğun Meme Dokusunda Gerçekten Yetersiz mi?
Bu konuda uzmanların hemfikir olduğu bir nokta var: Evet, mamografi yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda tanı koymada zorlanabiliyor. Normal meme dokusu yağ ve bağ dokusundan oluşur. Mamografide yağ dokusu siyah, bağ dokusu ise beyaz renkte görünür. Yoğun meme dokusunda bağ dokusu oranı daha yüksek olduğu için görüntünün büyük bir kısmı beyaz olur. İşte bu durum, olası bir tümörün de beyaz görünmesi nedeniyle, "beyazda beyazı" bulmayı zorlaştırır. Bu nedenle uzmanlar, bu gruptaki kadınlarda sadece mamografinin yeterli olmayacağını ve ek tarama yöntemlerinin gerekli olduğunu belirtiyor.
Peki, Meme MR'ı Bir Alternatif mi?
Meme MR'ı, özellikle yoğun meme dokusunda ve yüksek riskli kadınlarda en hassas tarama yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kontrast madde verilerek yapılan bu görüntüleme, tümörlerin ve anormalliklerin çok daha net bir şekilde ayırt edilmesini sağlıyor. Bu yüzden bazı doktorlar, yoğun meme dokusuna sahip kadınlar için mamografi yerine doğrudan Meme MR'ı çekilmesini önerebiliyor.
Ancak Meme MR'ının da kendine özgü dezavantajları var. Öncelikle mamografiye göre çok daha pahalıdır ve her merkezde bulunmaz. Ayrıca çekim süresi uzundur ve kapalı alan korkusu olan hastalar için uygun olmayabilir. En önemlisi, Meme MR'ının yanlış pozitif sonuç verme olasılığı daha yüksektir, yani var olmayan bir tümörü tespit ettiğini gösterebilir, bu da gereksiz biyopsilere ve anksiyeteye neden olabilir.
Sıkıştırma Kanser Riskini Artırır mı? Uzmanlardan Açıklama
Mamografi sırasında uygulanan baskının kanserli dokuyu harekete geçirebileceği veya yayılabileceği yönündeki iddialar, hastalar arasında sıkça dile getirilen bir endişe kaynağıdır. Ancak bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar, bu endişeyi destekleyecek herhangi bir kanıt sunmuyor. Tıp camiası, mamografide uygulanan baskının kanser hücrelerinin yayılmasına neden olmadığı konusunda net bir görüşe sahip.
Uzmanlar, sıkıştırma işleminin aslında görüntünün kalitesini artırmak ve meme dokusunu daha net bir şekilde yayarak daha düşük dozda radyasyonla inceleme yapabilmek için gerekli olduğunu vurguluyor. Bu baskı sayesinde elde edilen daha keskin görüntüler, erken teşhis için hayati önem taşıyor.
Sonuç olarak; mamografi hala meme kanseri taramasında ilk tercih edilen ve hayat kurtaran bir yöntemdir. Ancak meme dokusu yoğun olan kadınların bu durumu doktorlarıyla paylaşmaları ve mamografiye ek olarak Meme Ultrasonu veya Meme MR'ı gibi yöntemlerle tarama yapılması, doğru teşhis için büyük önem taşıyor.