Finlandiya Körfezi'nin soğuk sularında, St. Petersburg ile Kronstadt arasında gizemli bir ada yükseliyor: Alexander Kalesi. 1838-1845 yılları arasında, Çar I. Aleksandr'ın onuruna inşa edilen bu sıra dışı yapı, ilk bakışta sadece bir askeri savunma noktası gibi görünse de, tarihi çok daha farklı bir hikâyeye sahip.

Granit ve tuğladan inşa edilmiş olan bu oval kale, üç kat boyunca uzanan 100'den fazla top yuvası ile Rus İmparatorluğu’nun başkentine deniz yoluyla gelebilecek tehditlere karşı bir kalkan oluşturmayı amaçlıyordu. Ancak ironik bir şekilde, kale hiçbir zaman fiilen bir çatışmaya sahne olmadı.

19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Alexander Kalesi beklenmedik bir şekilde askeri kimliğinden sıyrılarak bilim dünyasının hizmetine sunuldu. Rus İmparatorluk Deneysel Tıp Enstitüsü’nün yüksek güvenlikli laboratuvarına dönüştürülen yapı, bu dönemde “Veba Kalesi” olarak anılmaya başlandı. Çünkü burada veba, kolera ve tetanos gibi ölümcül bulaşıcı hastalıklar üzerine araştırmalar yürütülüyor; aşı ve serum üretimi yapılıyordu.

Sovyetler Birliği döneminde terk edilen ve zamanla harabeye dönen kale, bugün sessizce geçmişin izlerini taşıyor. Yapı her ne kadar kullanılmaz hale gelmiş olsa da, hem askeri mimarinin hem de erken dönem tıbbi araştırmaların nadir örneklerinden biri olarak önemini koruyor.

Alexander Kalesi, günümüzde korunması gereken kültürel bir miras alanı olarak kayıtlara geçmiş durumda. Savaş görmeden savunma tarihine ve bilimsel araştırmalara katkı sunan bu ilginç yapı, zamanın unuttuğu ama tarihçilerin dikkatle izlediği bir tanık olarak hâlâ ayakta.

Muhabir: Merve Kiraz