Dünyanın dört bir yanında her yıl tüketilmek üzere üretilen gıdaların yaklaşık üçte biri, ne yazık ki çöpe gidiyor. Bu devasa gıda israfı, sadece ekonomik kayıplara yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda iklim krizini derinleştiren önemli bir çevresel soruna da dönüşüyor. Yapılan araştırmalar, küresel ölçekte insanların neden olduğu sera gazı salımının yaklaşık %8’inin doğrudan gıda israfından kaynaklandığını ortaya koyuyor.
Bu oran, dünyanın en büyük sera gazı salımı yapan ülkeleri arasında ikinci sırada yer alan ABD’nin toplam emisyonuna neredeyse eşdeğer bir büyüklükte. Yani, yiyeceklerin üretimi, taşınması, saklanması ve bertarafı sürecinde açığa çıkan sera gazları, birçok büyük ülkenin karbon ayak izine kafa tutuyor.
Uzmanlar, “Yiyecek atıkları sadece boşa harcanan kaynaklar değil, aynı zamanda karbon salımını artıran gizli bir tehdit” diyor. Tarım alanları, su kaynakları ve enerji kullanımı gibi doğal kaynakların da israf edilmesi anlamına gelen bu durum, iklim değişikliğiyle mücadeleyi zorlaştırıyor.
Gıda israfının önüne geçmek için hem bireysel hem de kurumsal anlamda ciddi adımlar atılması gerektiğinin altı çiziliyor. Özellikle evlerde alışveriş ve tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, restoran ve marketlerde daha verimli stok yönetimi, atıkların geri dönüşüm ve kompostlaştırma yöntemleriyle azaltılması kritik önem taşıyor.
İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha hissedilir hale geldiği bir dönemde, yiyecek atıklarını azaltmak hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliğin anahtarı olarak görülüyor. Bu nedenle, tüm toplumların gıda israfını azaltmaya yönelik bilinçlenmesi ve harekete geçmesi gerekiyor.