SAĞLIK

Zihnin Savunma Mekanizması: Disosiyatif Bozukluk Nedir?

Disosiyatif Bozukluk, travmalar ve yoğun duygusal baskılar sonucunda ortaya çıkan bir ruhsal rahatsızlıktır. Bayılma, unutkanlık ve kimlik karmaşası gibi belirtilerle kendini gösterebilir. İşte bu gizemli hastalığın nedenleri, belirtileri ve tedavi süreci.

Abone Ol

Zihnimiz bazen yaşanan ağır duygusal yükleri taşımakta zorlanabilir. Böyle durumlarda bilinç, hafıza ve kimlik bütünlüğünde geçici kopmalar yaşanabilir. Bu tablo, “Disosiyatif Bozukluk” olarak adlandırılıyor. Halk arasında “kendinden geçme”, “bayılma” veya “farklı biri gibi davranma” şeklinde gözlemlenen bu durum, aslında zihnin kendini koruma biçimlerinden biridir.

Disosiyatif Bozukluk Nedir?

Disosiyatif kelimesi “çözülme” anlamına gelir. Bu rahatsızlıkta kişi, ruhsal baskı ya da travmatik bir olayın ardından bilincinde, hafızasında veya kimliğinde bölünme yaşar. Tıbbi tetkiklerde beyinle ilgili herhangi bir bozukluk saptanmaz. Çoğu vakada çocukluk çağında yaşanan kötü muamele, istismar veya travmatik olaylar bu durumun temelinde yer alır.

Psikiyatrik tanı sistemlerinde disosiyatif bozukluk; unutkanlık (amnezi), kimlik bölünmesi, füg (kaçma hali) ve depersonalizasyon (kendinden uzaklaşma) gibi alt başlıklarla sınıflandırılır. Bazı vakalarda “disosiyatif bayılma” ya da “kendinden geçme” gibi belirtiler de tabloya eşlik eder.

Belirtiler Nelerdir?

En sık görülen belirti, sara nöbetine benzer şekilde yaşanan bayılmalardır. Kişi genellikle çevresindekilerin yanındayken aniden yere düşer, kasılır veya çırpınır ancak fiziksel bir zarar görmez. Bayılma sırasında çevredeki sesleri duyabilir fakat tepki veremez. Bilincin geri gelmesiyle birlikte ağlama, bağırma, hatta kendine zarar verme davranışları gözlemlenebilir.

Bazı hastalar yaşadıkları olayları veya bayılma anlarını hiç hatırlamaz. Bu da “disosiyatif nöbet” olarak tanımlanır. Bunun dışında kişinin kim olduğunu unutması, bir süreliğine farklı bir kimlikle yaşamaya başlaması ya da geçmişine dair belirli dönemleri hatırlayamaması da disosiyatif bozukluk belirtileri arasındadır.

Neden Ortaya Çıkar?

Disosiyatif Bozukluk, çoğunlukla çocukluk çağında yaşanan travmaların yetişkinlikte yeniden tetiklenmesiyle ortaya çıkar. Küçük yaşlarda fiziksel veya duygusal şiddete maruz kalan çocuklar, çaresizlik hissiyle baş edebilmek için zihinsel olarak olaydan “kopmayı” öğrenirler. Yetişkinlikte benzer stresli durumlar yaşandığında bu mekanizma yeniden devreye girer.

Zihnin bu “kopma” hali, aslında bir tür savunma sistemidir. Nasıl ki bir elektrik sigortası aşırı yüklenme olduğunda sistemi korumak için akımı keser, disosiyatif tepkiler de kişinin kaldıramayacağı duygusal acılardan onu geçici olarak uzaklaştırır. Bu durum özellikle sakin, içe kapanık ve “hayır” demekte zorlanan bireylerde daha sık görülür.

Olası Sonuçlar

Her ne kadar bu tepkiler kısa vadede kişiyi duygusal yükten korusa da, uzun dönemde iş ve aile hayatında aksamalara yol açabilir. Eğer disosiyatif belirtiler geçici bir stres sonrası ortaya çıkmışsa, genellikle zamanla kendiliğinden kaybolur. Ancak travmaların ve olumsuz yaşam koşullarının devam ettiği durumlarda rahatsızlık kronik hale gelebilir.

Bazı kişiler geçici olarak iyileştiklerini düşünseler de, temel nedenler çözülmedikçe belirtiler tekrarlayabilir. Bu nedenle kısa süreli rahatlama sağlayan telkinler veya alternatif yöntemler kalıcı sonuç vermez.

Tedavi Süreci

Disosiyatif Bozukluk tanısı, kapsamlı psikiyatrik değerlendirme sonrası konur. Beyinsel bir hastalık bulunmadığından tedavi acil değildir, ancak profesyonel destek şarttır. Tedavi sürecinde amaç, hem kişinin yaşadığı stres kaynaklarını çözmek hem de duygusal zorlanmalar karşısında daha sağlıklı başa çıkma yöntemleri kazandırmaktır.

Ailelerin ve yakın çevrenin yaklaşımı da büyük önem taşır. Sadece bayılma veya kriz anlarında ilgi göstermek, belirtilerin devam etmesine neden olabilir. Kişiye her zaman aynı seviyede destek göstermek, güven ortamını korumak ve sabırlı olmak tedavinin başarısını artırır.

Kronik vakalarda ise uzun süreli psikoterapiler uygulanır. Bu süreçte kişi, yaşadığı zorluklarla yüzleşmeyi, bastırılmış duygularını tanımayı ve stres karşısında daha olgun tepkiler geliştirmeyi öğrenir.