Modern teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlediği bir dünyada, en popüler ve getirisi yüksek olan mesleklerin başında psikiyatristler, psikologlar geliyor. Çoğu Üniversite adaylarının bile ilk tercihi P.D.R yani, psikolojik danışmanlık ve rehberlik.

            Zenginlik ve refah düzeyinin yüksek olması mı? Hayır, o da gereken huzuru sağlayamıyor insanlığa ve hep bir şeyler eksik kalıyor.

            Konfor, lüks, şatafat ihtirası evlere ve bedenlere sürüne sürüne girip önce misafir sonra ev sahibi oluveriyor. Nihayetinde başımıza efendi kesilirken göz alıcı eşyalar kancası ve kırbacı ile bedenimize takıp takıştırdığımız elbise ve aksesuarlar nefsimizi okşayarak ruhumuzu alabora etmeye, arzuları tahrik ederek insanlar arasındaki yarışı kızdırarak adeta insanlığı kuklaya çeviriyor.

            İnsanımızı gaflete sürükleyen tatlı ninni… Sağlam hasseleri, ince ve zarif duyguları, merhameti, kanaati felç eden konfor tutkusu…

            Konforun elde edilmesine rağmen daha da konfor, daha da lüks ve yarınları aydınlık görememe ve umutla bakamama hastalığı… Modernitenin sağladığı imkânların insanlığa huzur ve sükûneti sağlayamadığı aşikâr.

            Manevi eksiklik, akabinde moral/motivasyon, heyecan eksikliği, psikolojik bunalımlar ve stres insanı adeta canından bezdirmiş, kime bir şey söyleseniz bin ah işitiyorsunuz. Çatık kaşlar, manasız bakışlar, Hayatı bütün bütün anlamsız ve gayesiz bularak suç makinesine dönüşen insanlar, intihar eden ve intihara kalkışanlar.

            Maddi yaşam kalitesinin yükselmesine rağmen insanlar MUTSUZ.

            Bugünkü modern çağın insanının yaşadığı açmazları ve çıkmazları, Niyazi Mısri dizelerine dökmüş, sanki o gün bugünü görmüş gibi.

            Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş.

            Bürhan(delil) aradım derdime, derdim bana derman imiş dizeleri ile dile getirerek derdin çaresini sarih bir şekilde ortaya koymuş.

            Öyle ya büyüklerimiz boşuna dememişler, akıl hem nimettir, hem felaket. Dizgini arifin elinde gerek.

 Bu dizelerden anlıyoruz ki, sarnıcında su olduğu halde susuzluktan bitkin düşmenin talihsizliğine de vurgu yapılıyor.

            Hayatta ya tozu dumana katacaksın, ya da tozu dumanı yutacaksın. İnsan muhayyer(serbest bırakılmış. Seçim insanın.

            Zamanında padişah olmak mı? Zaman Padişah olmak mı?

            Seçim insanın.

            Kullanılmayan yolu, bakımı görümü yapılmayan tarlayı,bahçeyi çalılar kaplar derler. Bizimki, de aynen ona benziyor. Kendi bünyesindeki hazineyi göremeyip uzaklara hazine aramaya giden, önüne her sunulanı filtre etmeden bünyesine buyur eden ama aradığını bir türlü bulamayan adamı oynuyoruz.

            O kadar çok tanıdığım var ki, sizinde mutlaka vardır. Sakinleştirici, hissiyatı ve heyecanı matlaştırıcı, dumura uğratan, geçici rahatlık veren ilaçlarla hayata tutunmaya çalışan.

            İlaçlarımı düzenli kullanmaz isem insanları hem kırıp geçiriyor, çok agresif oluyorum diyorlar. Aklın vazifesini ilaçlara yükleme hastalığı…

            Bilgisayarların, telefonların, bankamatik kartlarının şifrelerini çözen insan zekası hala daha kendi şifresini çözememiş. Bilgisayara hayranlık duyan insan, bilgisayardan ebat olarak küçük, kendi beyninin içindeki bilgisayardan habersiz.

            Dedik ya, akıl bir alet… Ancak dizgini arifin elinde gerek diye. Hasır dokuyanda bir dokuyucudur ama onu götürüp ipek tezgâhının başına oturtmazlar.

            Evet, tüm defineler insanda saklı. Kendi definelerini aramaya koyulan her insan kazanmaya namzettir.