Önceki yıllarda olduğu gibi geçtiğimiz yaz mevsiminde de, yurt dışında yada il dışında yaşayan çok sayıda Erzincanlı hemşehrimiz sılayı ziyaret etti.
Gelenlerin çoğu 15-20 yıldan fazla süredir Erzincan’ı ziyaret etmek fırsatı bulamamış hemşehrilerimizdi. Aralarında bizim kuşaktan eski dostlar vardı. Zaman, zaman birlikte olduk sohbet ettik. Müşterek hatıralarımızı dile getirdik.
Dikkat ettim; hemen tümünün gözlemi şehirde, caddede, sokakta, çarşıda, pazarda dolaşırken, tanıdık yüzlere yok denecek kadar az rastlamış olmalarıydı.
Diğer bir müşterek gözlemleri ise, şehir merkezindeki caddelerin, sokakların iki yanını dolduran otomobillerdi. Bu kadar çok araç olması merak konusuydu.
Kuşkusuz bu iki tesbit gerçeği ifade ediyordu. Şehirde eski tanıdık yüzlere rastlanamıyor olması, sadece gurbetten gelenlerin değil Erzincan’dan göç etmemiş olan hemşehrilerimizinde gözlemiydi.
Zira Erzincan’dan yıllardan beri devam eden göç olayı ve depremlerdeki can kayıpları, bu şehirde yaşamaya devam eden Erzincanlıların sayısını sürekli azaltırken, başka yörelerden gelip Erzincan’a yerleşenlerin sayısını hızla artırıyor. Sosyal yapı değişti. Erzincanlılar azınlık durumuna düştü.
O nedenledirki Erzincan’dan uzak kalmış hemşehrilerimizin, eski tanıdık yüzlere rastlamıyor olması doğaldır.
TÜİK’in tesbitlerine göre; Erzincan’ın şimdiki nüfusunun iki katından fazla hemşehrimiz. (450.000’den çok) başta İstanbul, (297.989) Ankara, (35.235) İzmir (24.169), Bursa (10.364) olmak üzere gurbette yaşıyor. Bu illerde ve daha birçok ilde (Erzincanlılar Derneği) var. Sılada yapamadıkları hemşehri dayanışmasını gurbette yapıyorlar.
Bu konuları konuştuğumuz bir sohbet sırasında, bir dostumuz; Erzincan’da da bir “Erzincanlılar Derneği” kurulsa yeridir dedi. Bu öneriye gülüp geçenler oldu. Oysa benzer bir girişim Erzincan’da yanılmıyorsam 1964’de “Erzincan’ı Sevenler Derneği” kurma girişimi ile olmuştu. Girişimciler arasında rahmetli Hamdi Evrensel ile  M. Bahattin Gül hemşehrimiz vardı.
Şimdilerde; yaşları 60-70 olan gurbetten gelmiş hemşehrilerimiz, eski tanıdıklarını, dostlarını, arkadaşlarını, Terzibaba mezararlığını ziyaret ettiklerinde, mezar taşlarında görebiliyor. Çünkü göç edenler başka yörelere giderken, kalanlarında çoğu yaşlanıp öbür dünyaya göç etti. Terzibaba mezarlığında yatıyorlar. Dolayısıyla eski dostlarımızın sayısı azalıyor.
Şair Cahit Sıtkı Tarancı bu durumu “35 yaş” adlı şiirinde çok güzel ifade ediyor.
“Hayata beraber başladığımız
Dostlarlada yollar ayrıldı bir, bir
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.”
DİĞER MERAK EDİLEN
            Erzincan’ı ziyaret edenlerin dikkatini çeken diğer bir olay, caddelere, sokaklara boydan boya park etmiş otomobillerdir. Ki, bu hızlı oto artışı sadece gurbetten şehrimize gelenlerin değil, şehirdeki diğer hemşehrilerimizde merak etmektedir. Merak etmektede haklıdırlar.
            Geçtiğimiz Ocak ayında yapılan araştırma basında yer almıştı. O araştırmaya göre; Doğu anadoludaki iller arasında kişi başına düşen araç sayısı bakımından Erzincan 4,7 kişi ile birinci sırada yer alıyor. Erzincan’ı bölge illerinden Malatya, Erzurum, Elazığ, Kars izliyor.
            Demek ki nüfusa göre Erzincan’da oto sayısı gerçekten fazla. Şehirde yeterli açık yada kapalı oto park olmadığı için, araçlar yol kenarlarına park ediliyor. Ve ilk bakışta dikkati çekiyor.
            Erzincan’daki bu fazlalıkta 13 Mart 1992 depreminin payı var. Deprem sırasında kapısının önünde otomobili, minübüsü yada benzer araçları olanlar, araçlarına sığındılar.
            Hem soğuktan ve hemde devam eden artçı depremlerden korundular. Yani, saydığımız araçlar çadırdan daha makbul sayıldı. Bu durum Erzincan insanını oto almaya sevketti. Araç edinme sonraki yıllardada devam etti.