.

Adım, adım seçime doğru seçime yaklaşıyoruz. Her seçim dönemi caddeler, sokaklar parti bayraklarıyla süslenir, alanlarda, mitingler yapılır toplantılar düzenlenir, esnaf ziyaretleri yapılır. Cadde ve sokaklarda başkan adaylarının posterleri, seçim arabalarındaki coşkular vardır. Keza her partinin halka açık bürolarında çaylarınızı yudumlarken yapacakları işler hakkındaki broşürlerini okursunuz. Diğer taraftan muhtar adaylarının tanıtım yazılarını, resimlerini dağıtılır  

Partiler arasından cadde, sokaklarda oluk, oluk gıybet akar. Dipte köşede kalmış yanlışlar, iftiralar ortaya çıkar. Hiç farkına varmadan, nifaklarını, yalanlarını ortak ederken bir yandan da gıybet ateşi fitillenir. Bakarsınız bir arkadaşınız bir bahaneyle yanınıza oturur fikrinize uymayan bir parti için sizi ikaz etmeye çalışırken tartışmamak için susmayı tercih edersiniz.

Günlük televizyon, gazete haberlerini izlerken gıybetlerin ifşaların çokluğundan insan olmanızdan utanırsınız, kime inanacağınızı şaşırırsınız. Geçmişi didik, didik ederler süsleyip bezeyip ucuna da boncuklar takıp sizi de alet eder. akıntıya kaptırır, etrafınızda yalanlar uçuşur. Sırf bu yüzden iftiraları, sokak olaylarını ve hatta cinayet olaylarını esefle duyarsınız.

Her an hareket halindeki dilimiz bazen mahcup, bazen makbul, bazen rüsva eder, Şu dilimizi bir tutabilseydik söylediklerimizin altında ezilmezdik, yüz yüze geldiğimizde utanmazdık. Kariyer sahibi yüksek makamda saygın bir adam, o anki haleti ruhiye ile, kendi himayesiz mantığıyla ve bir anlık gafletiyle yanlış sözler sarf eder. Yerine getiremeyeceğiniz vaatler için yalanlar dizilir.

Ağzınızdan bir küfür, bir dedikodu, bir zan, bir inkâr, bir iftira çıktığında hemen dilinizi dışarıya çıkarınız. Avucunuzun içiyle o dilinizi kuvvetlice sıkınız ve susturunuz, o sizi acıtmadan siz onu acıtınız. Sonra şöyle deyiniz, ‘’Senin yüzünden ben cehenneme gideceğim, sus be dilim sus.’’  Her seferinde bu hal sizi saflaştıracaktır. Bir gıybete maruz kaldığınızda ani bir refleksle yüzünüzü çevirip gidiniz

Her aday kendini tanıtırken,  size yaklaşırken seçildikten sonra tanımaz olurlar, arabaları düze çıkmıştır, yüksek makama, yüksek aylığa kavuşmuştur. Yardım talebenizde isminiz yazılır, orada kalır. Sokakları dikenlerle değil bahar çiçekleriyle süsleyiniz. Cahiller duyduklarını hemen söyler, arifler düşündükten sonra konuşur. Bu hususta İmâm-ı Taki Hazretlerinin güzel bir sözü vardır. ‘’Eğer cahiller susup konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilaf olmazdı.’’