Geçmişi depremler sebebiyle  pek iyi anlaşılamayan Erzincan ile ilgili olarak  yapılan en önemli çalışmalar şüphesiz ki, basın, yayın faaliyetleridir.  Bu faaliyetlerin başında da  kitaplar gelmektedir.  Günümüzde dijital ortamın  sağlıksız olması, zaman içerisinde  bozulma ihtimalini taşıması sebebiyle hard copy  de denilen kitap bu bakımdan çok büyük önem taşımaktadır.

Depremlerin her elli yılda bir yıktığı Erzincan’ın  tanıtımı açısından hatıralar , seyahatnameler, haritalar, anekdotlar, ve  buna yönelik yapılan  kitap çalışmaları şehrimiz için çok önemlidir.

Erzincan’ı geçmişten bu güne taşıyan en önemli kaynakların başında  Seyahatnameler gelmektedir. Klavyo, İbni Batuta, Evliye Çelebi gibi seyyahlar bir nevi günün fotoğrafını çekerek  eski Erzincan’ın bu güne taşınmasında önemli katkılar sağlamışlardır.

Bin sekizyüzlü yılların Erzincan’ını anlatan en önemli kitapların başında da  Aşçı Dede Halil İbrahim’in hatıraları da kendi dönemini anlatması bakımından  büyük önem taşımaktadır.

1939 depremi  sonrasında Depremi anlatan, o günlerin sıkıntılarını  sosyal hayatını, problemlerini bizlere taşıyan yine hatıralardır. Bunların en önemlileri  şüphesiz ki yeni Erzincan’ın kuruluşuna önemli katkılar  yapmış dönemin valisi Dr. Sükuti, Tükel ‘dir.  Dr. Sükuti Tükel  Deprem sonrasında gerek Merkezi Hükumet ile, Gerekse vatandaşlarla karşılaştığı problemleri, yapılan çalışmaları  birer birer not ederek  hazırladığı kitabına taşımış böylece Erzincan’a önemli bir katkı sağlamış bulunmaktadır.

13 Mart 1992 Tarihinde meydana gelen depremden sonra  Dr. Sükuti Tükel’in Yazdığı “Yeni Erzincan Nasıl Kuruldu ve Niçin Bitirilemedi” adlı kitabı zamanın valisi Merhum  Recep Yazıcıoğlu’na vermiştim O da okuduktan sonra  kitabı iade etmiş ve  şöyle demişti. “O gün neler olduysa bugün de aynı şeyler oluyor. Demek ki tarih tekerrür ediyor.

Tarihin tekerrür edip etmediğini anlamak, hataları asgariye indirmek, yaşananlardan ders almak için önemlidir. 

Geleceğe güvenle bakabilmek için ayağı yere basan  sağlıklı ve güvenilir bir kültür birikimi şarttır.  Hayatın  sürdüğü çevrenin bir şekilde kayıt altına alınması gerekmektedir. Bunun en güzel örneklerinden birisi de şüphesiz ki yeni yayınlanan  “Şehre tanıklık Edenler, Erzincan sözlü tarih çalışmasıdır.  

Doç. Dr. Erol Kaya tarafından  hazırlanan iki ciltlik kitap bu açıdan büyük bir önem taşımaktadır.  Şehirden  hemen hemen her statüde  ve kendi mesleklerinde öne çıkmayı başarmış insanlar arasından seçilen  konuşmacılar  kendi hayatlarından kesitlerle  kitapta yer alıyorlar.  Kendi hayatlarını anlatırken çevre tasvirleri, adetler ananeler alışkanlıklar, sosyal faaliyetler mahalleler  ve şehir hakkında bilgeler vererek bir nevi  şehre ve şehrin tarihine  tanıklık ediyorlar.

Kendisi ile görüşülenler genellikle 50 ile 90 yaşın üzerinde bulunan insanlar olunca  en az  50 ile 85 yıl öncesindeki Erzincan’ı anlamak alışkanlıkları, sosyal hayatı gelişmişlik seviyesini, kültürünü, folklorunu, gelenek ve göreneklerini  inceleyebilmek mümkün olmaktadır.

İki ciltten oluşan kitapta Erzincan’da ve yurdun değişik bölgelerindeki  59 kişi kendi biyografilerinden yola çıkılarak  Erzincan’ın son  yetmiş seksen yılını ortaya koymaktadır. Birinci cilt  684 sayfadan oluşurken,  ikinci cilt, 638 sayfayı bulmaktadır. 24,5 Cm  boy ve 17 Cm enindeki kitap  Erzincan için önemli bir kazançtır.

Kitap birkaç gündür masamın üzerinde hemen her gün okuyorum. Tanıdığımızı sandığımız insanları bile tanımadığımızın farkına vardım.

Şehre tanıklık edenler kitabı bir belgeseldir. Belgesel aynı zamanda bir biyografi kitabı, aynı zamanda  bir hikaye kitabıdır. Hangi kalıba sokarsanız sokunuz, yapılan çalışma  hem bugünün insanı için, hem de gelecek nesiller için  bir başvuru kitabıdır. Çünkü herkesin oradan alabileceği  ayrıntılar detaylar bulunmaktadır.

Kitap içerisinde yer alan  fotoğraflarla zenginleştirilmiş, anlatılan konu, zaman ve mekanın  daha da canlı ve görülebilir hale gelmesi sağlanmıştır.

Gelelim bir başka boyutuna,  kitap büyük bir emeğin mahsulü, İki yılı aşkın süredir yapılan çalışmaların yanı sıra  kitabın maddi boyutu da bulunmaktadır. Bu çalışmaların  devam edebilmesi için  eskilerin dediği gibi “Marifet iltifata tabidir” O halde bu çalışmaları taltif etmek te şehir adına bir görevdir.  Bu da  sözlü bir iltifatı aşmalı, olaya destek verebilecek, bu çalışmaları devam ettirebilecek maddi desteğin  sağlanması ile mümkün olacaktır.

Kitabı ile Erzincan’ın geleceğine önemli katkılar sağlayan  Doç. Dr. Erol Kaya’yı ve  çalışmalarına katkı sağlayan ekibini kutluyor, başarılarının daim olmasını diliyorum.