Antik Mısır’ın korku salan tanrıçası Sekhmet, hem yıkım hem de şifa gücünü elinde tutan eşsiz bir figür olarak yüzyıllardır mitolojik anlatıların merkezinde yer alıyor. Aslan başlı bir kadın ya da doğrudan bir aslan olarak betimlenen bu savaş tanrıçası, başında güneş diski ve kobra tacı taşıyan kudretli görünümüyle tanınıyor.
İlk kez M.Ö. 3. binyılda Eski Krallık döneminde adı geçen Sekhmet, firavunların savaşlarında yanlarında olduğuna inanılan bir koruyucu olarak görülüyordu. Kült merkezi olarak kabul edilen Memphis kentinde, onun adına adanmış tapınaklarda şifa dağıtan rahipleri bulunuyordu. Bu rahipler, sadece dini ritüeller değil, aynı zamanda insan ve hayvanlar için iyileştirici ilaçlar da hazırlıyorlardı.
Mitolojik bir anlatıya göre, tanrıça Sekhmet, zaman zaman sevgi tanrıçası Hathor formuna bürünebiliyordu. Güneş tanrısı Re, kendisine inancı terk eden insanları cezalandırmak için Sekhmet’i görevlendirdiğinde, tanrıça yeryüzünü kana bulamış, hatta Re’ye bağlı kalanları dahi esirgememişti. Ancak Re, insan soyunun yok olmasını istemeyince Nil nehrine nar suyu ve bira karıştırıp onu kandırmış; bu karışımı kan sanarak içen Sekhmet, öfkesini yitirerek eski haline dönmüştü.
“Salgın hastalıkların hanımı” olarak da anılan tanrıçanın görünmez oklarla insanlara hastalık yaydığına inanılıyordu. İlginçtir ki, aynı tanrıça şifa da dağıtıyordu. Bu yönüyle Sekhmet, yıkımın olduğu kadar yaşamın da hizmetindeydi.
Memphis mitolojisinde Sekhmet’in Ptah ile evli olduğu, savaş ve parfümle ilişkilendirilen güneş tanrısı Nefertum’un da bu birlikteliğin ürünü olduğu düşünülüyordu. Bazı araştırmacılar ise Sekhmet’i, doğurganlık ve gelişimle özdeşleştirilen Bastet’in zıttı olarak görerek güneşin yakıcı ve yok edici etkilerinin cisimleşmiş hali olarak değerlendiriyor.
Antik Yunanlılarca “Sakhmis” adıyla anılan tanrıça, Mısır ordusunun koruyucusu, savaş alanlarının hükümranı ve aynı zamanda hastalıkların kaynağı olarak çelişkili fakat hayranlık uyandıran bir imge olarak bugüne dek varlığını sürdürdü.
Sekhmet’in efsanesi, hâlâ modern çağın meraklı gözlerini Mısır çöllerine çevirtmeye devam ediyor. Hem yok eden hem de yaşatan bu kadim tanrıça, dualitenin sembolü olarak tarih sahnesindeki yerini koruyor.





