Son yıllarda, dünya çapında farklı çöl bölgelerinde keşfedilen olağandışı silikon kristaller, bilim dünyasında büyük tartışmalara yol açtı. İlk başta volkanik kökenli olduğu düşünülen bu kristaller, volkanlardan çok uzak bölgelerde bulunduğunda, bu varsayım geçerliliğini yitirdi. Mühendis Albion W. Hart, nükleer testler sırasında ortaya çıkan cam parçalarının, bu kristallerle benzer yapıdaki kristallerle aynı özellikleri taşıdığını ortaya koydu. Ancak Hart, kristallerin büyüklüğü göz önüne alındığında, New Mexico’daki nükleer testlerden 10.000 kat daha büyük bir patlamanın etkisiyle ortaya çıkmış olmaları gerektiği sonucuna vardı.
Bazı bilim insanları, bu kristallerin göktaşı etkisiyle kumların ve kayaların camlaşması sonucu oluşmuş olabileceğini öne sürdü. Ancak bu fikir, çoğu bölge için geçerli değildi. Tunguska gibi yerlerde göktaşı etkisi belirtileri bulunmamakta. Son yıllarda, eski medeniyetlerdeki yüksek radyasyon seviyeleri ve yanık iskeletler, birçok kişinin ilgisini çekti. Öne sürülen en dikkat çekici teori, antik uzaylı ırkları arasındaki nükleer savaşın kalıntıları olduğu yönünde. Bu görüş, son yıllarda popülerlik kazanmış ve dünya çapında birçok insanın ilgisini çekmiştir.
Ancak, bu tür açıklamaların resmi tarihçiler tarafından kabul edilmemesi dikkat çekici. Çünkü, uzaylıların yeryüzünde dinler aracılığıyla etkilerini şekillendirmiş olabileceği gerçeği, toplumların inançlarını ve emperyalist stratejileri sarsabilir. Bu nedenle, uzaylılara dair olası kanıtlar, en büyük sır olarak gizlenmeye devam etmektedir.





