Giderek daha fazla bireyin hayatını tehdit eden anoreksiya nervoza, hem fiziksel hem de psikolojik etkileriyle uzmanları alarma geçiriyor. Genellikle genç kadınları etkileyen bu yeme bozukluğu, kilo kontrolü takıntısının ağır bir bedene dönüşebileceğini gösteriyor. Dünyada her yıl binlerce kişi yeme bozuklukları nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bu rahatsızlıkların en tehlikelilerinden biri olan anoreksiya nervoza, bireylerin vücut ağırlıklarına dair algılarında ciddi bozulmalara yol açıyor. Hastalar, zayıflık sınırlarını çoktan aşmış olmalarına rağmen hâlâ kilolu olduklarını düşünerek yeme davranışlarını katı şekilde kısıtlıyorlar.

Dış görünüşle savaş başlıyor

Anoreksiya çoğunlukla ergenlik dönemindeki kadınlarda ortaya çıksa da, yaş ve cinsiyet gözetmeksizin her bireyde görülebiliyor. Hastalık, kişinin kilo alma korkusuyla yemek yemeyi reddetmesi, aşırı egzersiz yapması ve kendini sürekli aynada kontrol etmesi gibi davranışlarla kendini gösteriyor. Çevresindekilerle yemek yemekten kaçınma, sürekli diyet yapma, hatta yedikten sonra kusma gibi eylemler anoreksiyanın davranışsal belirtileri arasında.

İncelik uğruna hayat riske atılıyor

Uzmanlar, anoreksiyanın sadece bir zayıflık isteği olmadığını vurguluyor. Hastalık ilerlediğinde, kişinin tüm yaşam fonksiyonlarını etkileyen komplikasyonlar gelişebiliyor. Bunlar arasında düşük tansiyon, adet düzensizliği, kemik erimesi, kalp ritim bozuklukları ve böbrek yetmezliği bulunuyor. En ağır vakalarda ölüm dahi görülebiliyor.

Medyanın etkisi, travmalar ve genetik faktörler

Uzmanlara göre anoreksiya, sadece bireysel bir irade problemi değil. Toplumsal baskılar, özellikle medyada sürekli idealize edilen ‘ince vücut’ algısı, çocuklukta yaşanan travmalar ve genetik yatkınlıklar, bu rahatsızlığı tetikleyen faktörler arasında yer alıyor.

Teşhis zor, farkındalık şart

Anoreksik bireyler genellikle hastalıklarını inkâr ettikleri için tanı koymak zaman alabiliyor. Ailelerin ve yakın çevrenin davranışsal değişikliklere karşı dikkatli olması büyük önem taşıyor. Fiziksel muayeneler, kan testleri ve psikolojik değerlendirmelerle hastalığın kesin tanısı konabiliyor.

Tedavi mümkün ama uzun soluklu

Hastalığın tedavisi multidisipliner bir yaklaşımla yürütülüyor. Psikolojik destek, beslenme danışmanlığı ve gerekirse tıbbi müdahaleler bir arada uygulanıyor. Bilişsel davranışçı terapi, bireyin beslenme alışkanlıklarını yeniden kazanması ve beden algısını onarması açısından etkili yöntemlerden biri. Ayrıca aile terapileri de özellikle genç hastalarda iyileşme sürecini hızlandırabiliyor.

İlaç tedavisi destekleyici olabilir

Anoreksiyaya özel bir ilaç tedavisi bulunmasa da, depresyon veya anksiyete gibi eşlik eden durumlar için antidepresanlar kullanılabiliyor. Ancak uzmanlar, tek başına ilaç tedavisinin yeterli olmayacağını, psikolojik desteğin uzun süreli olarak sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor.

İyileşme zaman alıyor, sabır gerekiyor

Anoreksiya nervozanın tedavisi, kısa vadede sonuç vermeyen bir süreç olabilir. Kilo alma korkusu, tedavi sırasında da devam edebilir ve bireyler eski davranış kalıplarına geri dönme eğiliminde olabilirler. Bu nedenle sürekli destek ve izlem şart.

Muhabir: Yasemin Dülgeroglu