Ortadoğu’nun en dikkat çeken doğal oluşumlarından biri olan Ölü Deniz, sadece coğrafi konumuyla değil, sıra dışı yapısıyla da merak uyandırıyor. Aslında bir göl olmasına rağmen "deniz" olarak adlandırılan bu yer, dünyadaki diğer deniz ve göllerle kıyaslandığında yaklaşık 9 kat daha fazla tuz içeriyor. Bu yüksek tuz oranı, hem canlı yaşamını engelliyor hem de yüzme deneyimini tamamen farklı bir boyuta taşıyor.
Yaklaşık 80 kilometre uzunluğa ve 7 ila 20 kilometre genişliğe sahip olan bu gölde yüzmek, alışıldık denizlerde yüzmekten çok farklı. Su o kadar yoğun ki, insan vücudu bu yoğunluk karşısında batamıyor. Sırtüstü yattığınızda, hiçbir çaba harcamadan suyun üzerinde kalabiliyorsunuz. Hatta bazı ziyaretçiler kitap okuyarak yüzdüklerini bile söylüyor!
Bilim insanlarına göre, bu benzersiz özelliğin arkasında gölün çevresinin deniz seviyesinin oldukça altında olması ve sıcak, buharlaşmalı iklim koşulları yer alıyor. Bu durum, tuzun gölde yoğunlaşmasına neden oluyor.
Aynı zamanda cilt hastalıklarına iyi geldiği düşünülen çamurlarıyla da popüler olan Ölü Deniz, her yıl binlerce turistin uğrak noktası. Ancak, bu eşsiz doğa harikasının giderek küçülmesi de bilim dünyasını endişelendiriyor. Uzmanlar, göl seviyesinin her yıl yaklaşık bir metre düştüğünü belirtiyor.
Ölü Deniz’i yalnızca bir doğa harikası değil, aynı zamanda insan bedeninin fiziksel sınırlarını test eden eşsiz bir laboratuvar olarak da görmek mümkün.





