Erzincan

Erzincan Ortaçağ'ın Bilim ve Ticaret Üssüymüş!

EBYÜ bünyesinde hazırlanan akademik bir çalışma, Erzincan'ın 12. yüzyıldaki uluslararası ihtişamını, sanayi gücünü ve manevi derinliğini çarpıcı verilerle gündeme taşıdı.

Abone Ol

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü araştırmacısı Harun Reşit Seyyah tarafından yürütülen "El-Makamatu’z-Zeyniyye’de Kırk İkinci Makame: Erzincan Sofuları" başlıklı çalışma, kadim şehrin tarihsel büyüklüğünü kanıtlayan mühim vesikaları gün yüzüne çıkardı.

Çalışma ile günümüze ulaşan tarihi belgeler ve edebi eserler, Erzincan’ın 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu’nun en stratejik ve müreffeh şehirlerinden biri olduğunu çarpıcı detaylarla ortaya koyuyor. Analizlerde, Erzincan’ın 1142 yılında Davud-şah’ın şehri merkez yapmasıyla birlikte kısa sürede uluslararası bir cazibe merkezine dönüştüğü vurgulanıyor.

Ekonomi Devi: Dünya Markası Kumaşlar ve Dev Bütçe

Seyyah’ın çalışmasında yer alan veriler, Erzincan’ın Ortaçağ’da döneminin en müreffeh şehirlerinden biri olduğunu kanıtlıyor:

  • Vergi Rekoru: O dönem Erzincan'ın yıllık vergi gelirinin 33 tümen, yani tam 330 bin altın dinar tuttuğu aktarılıyor.

  • İlhanlı Sarayına Sevkiyat: Erzincan'dan her yıl İlhanlı payitahtına 200 ton temha, 10 bin arşın kadife ve 10 bin arşın iskarlat kumaşın yanı sıra tonlarca meyve gönderildiği belirtiliyor.

  • Sanayi Gücü: Erzincan'da üretilen "Buharin" kumaşlarının dünya çapında bir marka haline geldiği, bakır madenlerinden üretilen eşyaların ise birer sanat eseri değerinde olduğu ifade ediliyor.

Sultanları İyileştiren 'Erzincanlı Tabipler'

Çalışmada, Erzincan’ın sadece ticaretin değil, tıp dünyasının da prestijli bir merkezi olduğu kaydediliyor:

  • 3000 Dirhemlik Tedavi: Selçuklu Sultanı IV. Kılıç Arslan’ın hastalığı sebebiyle Erzincanlı tabiplere başvurduğu ve tedavi için 3000 akça sarf edildiği bildirilmiş.

  • Bilimsel Göç: Ünlü tabip Muaffakuddin Abdullatif’in, hükümdarın ilme verdiği değer ve şehrin yüksek yaşam standartları nedeniyle Erzincan’ı tercih ederek burada iki yıl kaldığına dikkat çekilmiş.

Manevi İklim ve Sanatsal Kimlik

Arap edebiyatının nadide eserlerinden "el-Makamatu’z-Zeyniyye"yi inceleyen Seyyah, araştırmasında Erzincan'ın ruhuna dair şu detayları aktarıyor:

  • "Erzincan Sofuları: Eserde, şehre gelen bir yolcunun karşılaştığı sofilerin zarafeti, edebi birikimi ve yüksek misafirperverliğinden bahsedilmiştir.

  • Musiki ve Şöhret: Sosyal yapıda musikinin ileri seviyede olduğu, Erzincanlı müzisyenlerin diğer ülkelerde aranan sanatçılar haline geldiği vurgulanmıştır."

Depremlerle Sınanan Kadim Şehir

Akademik çalışma, Erzincan medeniyetinin neden büyük oranda toprak altında kaldığına dair acı bir tabloyu da ortaya koyuyor. Erzincan; 1046, 1138, 1165, 1255 ve 1290 yıllarında meydana gelen şiddetli depremlerle defalarca harabeye dönmüş. Özellikle 1255 depreminde yerlerin yarılması ve dağların vadileri doldurması sonucu 10.000’den fazla insanın hayatını kaybettiği ve Mengücek ile Selçuklu dönemine ait pek çok abidenin toprak altına gömüldüğü kaydedilmiş.

Sonuç olarak Erzincan, tarih boyunca maruz kaldığı yıkıcı depremlerle medeniyet birikimini defalarca toprak altına gömse de; ilim, sanat ve ticaretin sunduğu dirençle her defasında küllerinden yeniden doğmayı başaran bir 'Zümrüdüanka' kimliği sergiliyor. Araştırmacı Harun Reşit Seyyah’ın titizlikle yürüttüğü bu akademik çalışma, kadim kentin tarihsel mirasını ve barındırdığı evrensel değerleri bir kez daha bilimsel olarak tescil ediyor.