Scania bölgesindeki Kåseberga kasabası yakınlarında yer alan ve Ales Stenar (Ales’in Taşları) olarak bilinen bu antik yapı, gizemli tarihi ve çarpıcı görünümüyle her yıl binlerce ziyaretçiyi kendine çekiyor.
Sık sık “İsveç’in Stonehenge’i” olarak anılan Ales Stenar, ilk bakışta İngiltere’deki ünlü taş anıta benzerliğiyle dikkat çekiyor. Ancak onun sunduğu deneyim tamamen İskandinav ruhuyla şekillenmiş. 67 metre uzunluğundaki bir yay biçiminde dizilmiş 59 dev taş, sessiz bir gemi gibi Baltık Denizi ufkuna doğru yönelmiş durumda. Bu taş gemi formu, ziyaretçiye zamanın çok ötesine uzanan bir yolculuk vaat ediyor.
Taşların Ardındaki Gizem: Tarihçilerin ve Gökbilimcilerin Ortak Alanı
Ales Stenar’ın tam olarak ne zaman ve neden inşa edildiği soruları hâlâ gizemini koruyor. Bölgede yapılan karbon-14 analizleri, yerleşim izlerinin MÖ 3500 yılına kadar uzanabileceğini gösteriyor. Ancak anıtın taş diziliminin, çoğu arkeoloğa göre MS 600 dolaylarında, İskandinav Demir Çağı’nda şekillendiği düşünülüyor. Bazı teorilere göre ise bu yapı, Geç Bronz Çağı’na — MÖ 700 civarına — kadar bile uzanabilir. Bu da Ales Stenar’ın tarihsel katmanlara sahip, tekrar tekrar kullanılan bir kutsal alan olduğuna işaret ediyor.
En dikkat çekici yönlerinden biri, taşların kesin astronomik hizalanması. Yapı, yaz gündönümünde güneşin doğduğu, kış gündönümünde ise battığı yönlere mükemmel biçimde hizalanmış. Bu da anıtın sadece sembolik değil, aynı zamanda işlevsel bir yönü olduğunu düşündürüyor. Bilim insanlarına göre bu taşlar, bir takvim ya da ilkel bir gözlemevi olarak kullanılmış olabilir. Antik İskandinavlar için yıldızlar ve mevsim geçişleri, hayatta kalmak ve toplumlarını yönlendirmek adına hayati öneme sahipti.
Sadece Gözlemevi Değil: Ölüm, İnanç ve Yolculuk
1989 yılında bölgede yapılan arkeolojik kazılar, Ales Stenar’ın sadece göksel olayları takip etmek için değil, aynı zamanda ritüel amaçlı kullanılmış olabileceğini ortaya koydu. İçinde yanmış insan kemikleri bulunan süslemeli bir kil çömleğin bulunması, bu alanın bir mezar yeri ya da atalara saygı göstermek amacıyla kullanılan kutsal bir alan olabileceğini düşündürüyor.
Taşların gemi şeklinde dizilmesi de bu görüşü destekliyor. İskandinav mitolojisinde gemiler, öteki dünyaya yapılan yolculukların simgesi olarak sıkça yer alır. Bu bağlamda Ales Stenar, sadece fiziksel değil, ruhsal bir geçişi simgeleyen bir anıt olarak da değerlendirilebilir.
Bugün Ales Stenar: Zamanın Ötesinde Bir Durak
Günümüzde Ales Stenar, İsveç'in en etkileyici arkeolojik alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Özellikle yaz aylarında, taşların gölgesiyle dans eden gün ışığı ve Baltık Denizi’nin engin manzarası eşliğinde bu bölge, adeta mistik bir açık hava tapınağına dönüşüyor. Ziyaretçiler burada sadece doğa ile değil, aynı zamanda tarih, astronomi ve insanlığın ortak bilinçaltıyla da baş başa kalıyor.
Binlerce yıl önce kimlerin, nasıl bir inançla bu taşları buraya taşıdığı hâlâ net olarak bilinmese de, Ales Stenar bugün hâlâ sorular soruyor. Her gelen ziyaretçi, kendi çağının sorularını bu taşlara fısıldıyor ve cevapları belki de sadece gökyüzünden alıyor.





