KÜLTÜR-SANAT

Gökyüzünün Efsanevi Muhafızı: Hüma Kuşunun Sırlı Yolculuğu

Mitolojiden Günümüze Devletin ve Kaderin Kanatlarında Bir Kuşun Hikâyesi

Abone Ol

Hiç yere inmeyen, ayakları dahi olmayan bir kuş düşünün... Ne yuvaya ihtiyaç duyar ne de konacak bir dala. O sadece uçar. Sonsuz göklerde, görünmeyen âlemlerde varlığını sürdürür. İşte bu kadim ve gizemli kuşun adı: Hüma.

Doğu mitolojilerinde “Cennet Kuşu” olarak anılan Hüma, yalnızca fantastik bir anlatının parçası değil; aynı zamanda devletin kutsallığını, kaderin yönünü ve baht açıklığını simgeleyen kadim bir figürdür. Uğradığı kişinin talihini açtığına, başına konduğu insanı hükümdar kıldığına inanılır.

Ayakları Yok, Sınırları da… Hüma'nın Mitolojik Kökenleri

Bazı eski anlatımlarda Hüma’nın ayakları olmadığı ve bu yüzden yeryüzüne inemediği söylenir. Onun uçuşu, bir göç değil; göksel bir var oluş biçimidir. Dinlenmeksizin süzüldüğü bu uçuş, yeryüzüyle bağı olmayan bir saflığın ve yüksekliğin simgesidir. Eski Türk topluluklarında onun gölgesine bile rastlamak, göksel kudretin kişiye lütfedildiği anlamına gelirdi.

Tengricilik inancında Hüma'nın, doğurganlık ve koruyuculuk tanrıçası Umay Ana ile paralellik gösterdiği düşünülür. Bazı Türk lehçelerinde “Kumay” ya da “Umay Kuşu” olarak da geçen bu figür, yalnızca bir sembol değil; hükümdarlık seçimlerinde gökyüzünden gelen onayın habercisi sayılırdı.

Hüma mı Kuma mı? Bir Karışıklığın Peşinde

Türk destanlarında geçen bir diğer kuş ise zaman zaman Hüma’yla karıştırılan Kuma kuşudur. Özellikle Oğuz Han Destanı’nda Çepni boyunun simgesi olan bu kuş, Hüma gibi baht açıklığı değil, savaşçılık ve kudret ile ilişkilendirilir. Kaşgarlı Mahmud’un “Divân-ı Lügati’t-Türk” adlı eserinde de Kuma, “büyük yırtıcı kuş” olarak betimlenir. Hükümdar oğullarının, yani Tiginlerin sembolüdür.

Bu ayrım önemlidir: Hüma bir yönetişim kuşudur, Kuma ise bir zafer kuşudur. Hüma gökten gelen bir “seçim”, Kuma ise yeryüzünde kazanılmış bir “hak” gibidir.

Küllerinden Doğan Kuş: Hüma ve Feniks Arasındaki Benzerlik

Bazı efsanelerde Hüma’nın da Feniks gibi belli dönemlerde kendini yakarak yeniden doğduğu anlatılır. Bu yeniden doğuş, onu yalnızca devletin ve bahtın değil, ölümden sonraki dirilişin, sonsuz döngünün ve kozmik zamanın sembolü haline getirir.

Osmanlı’dan Azerbaycan'a: Hüma’nın Devletle Dansı

Osmanlı İmparatorluğu’nda, Hüma’nın izlerini saray protokolünde bile görmek mümkündür. “Hümayun” kelimesi, yalnızca padişaha ait değil; Hüma’ya izafe edilen bir yüceliği temsil eder. Saltanatın ilahi kaynaklı olduğuna olan inanç, Hüma figürüyle pekiştirilmiştir.

Bu inanç, Azerbaycan halk anlatılarında canlı bir şekilde sürer. Bir meydanda uçurulan Hüma kuşunun omzuna konduğu kişinin padişah seçileceği rivayeti, halk iradesi ile ilahi takdirin kesiştiği mitolojik bir seçim sahnesine dönüşür.

Modern Zamanlarda Hüma: Efsaneden İlham Kaynağına

Günümüzde Hüma, yalnızca mitoloji sayfalarında kalan bir figür değil. Sanatçılar, yazarlar, şairler ve spiritüel inanç sistemleri için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kimileri için kaderin kuşu, kimileri içinse içsel bir dönüşümün metaforu.

Popüler kültürde yeniden doğuşun, ruhsal arınmanın ve yön bulmanın simgesi hâline gelen Hüma, gökyüzünde süzülen bir efsaneden, insan kalbinin derinliklerine işleyen bir sembole evrildi.