Türkiye’de 1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe giren ve tehlike sınıfı ile çalışan sayısına bakılmaksızın tüm iş yerlerini kapsayan İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) uygulaması, çalışma hayatında önemli bir dönüşümü beraberinde getirdi. Yeni düzenleme, yalnızca iş yerlerinde alınan tedbirleri değil, işveren ve çalışanların güvenlik bilincini de köklü biçimde değiştirmeye başladı.
Ege Bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde İSG hizmeti sunan uzmanlar, yasanın uygulanmasıyla birlikte iş sağlığı ve güvenliği konusundaki farkındalığın belirgin şekilde arttığını ifade ediyor. Uzmanlara göre, Türkiye’de trafik kazalarından sonra en fazla can ve mal kaybının yaşandığı alan iş kazaları olurken, yeni düzenleme ile iş yerlerinin de trafik denetimleri kadar sıkı bir denetim sürecine girmesi hedefleniyor.
Uzmanlar, uzun yıllar boyunca güvenlik önlemlerinin çoğu zaman ceza korkusunun gerisinde kaldığına dikkat çekiyor. Trafik kurallarına uymanın hayati önemi ne kadar açıksa, iş yerlerinde gerekli güvenlik tedbirlerini almanın da aynı derecede kritik olduğu vurgulanıyor. 2025 yılıyla birlikte her iş yerinde zorunlu hâle gelen İSG uygulamalarının, çalışma hayatında bilinç seviyesini yükseltmeye başladığı belirtiliyor.
Yasaya aykırı davranan işletmeler için 2025 yılı itibarıyla aylık 176 bin TL’ye varan idari para cezası uygulanıyor. Uzmanlar, denetimlerin artırılmasıyla birlikte bu uygulamanın temel amacının ceza kesmekten ziyade iş kazalarını önlemek ve can kayıplarını azaltmak olduğunu ifade ediyor.
İş sağlığı ve güvenliğinin yalnızca çalışanları değil, toplumun tamamını ilgilendiren bir konu olduğuna dikkat çeken uzmanlar; yangın, patlama ve benzeri beklenmedik olaylar karşısında yaşanabilecek can kayıplarının ancak yönetmeliklere tam uyum ve etkin denetimlerle önlenebileceğini belirtiyor. İSG’nin temel amacının, iş yerlerinde meydana gelebilecek kaza oranlarını en aza indirmek olduğu vurgulanırken, bunun da ancak güçlü bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulmasıyla mümkün olacağı ifade ediliyor.
Uzmanlar, 2026 yılında cezaların artırılarak uygulamanın kararlılıkla sürdürüleceğini hatırlatarak, en küçük işletmeden en büyük kuruma kadar herkesin kurallara uymasının hem yasal hem de hayati bir sorumluluk olduğunun altını çiziyor.





