Kuantum fiziği, atomların ve atom altı yapıların geleneksel anlamda küçük, sert parçacıklar olmadığını söylüyor. Elektronlar, kuarklar ve protonlar; boşlukta yüzen minik bilyeler değil, kuantum alanları içinde beliren dalgalar ve titreşimler olarak tanımlanıyor. Başka bir deyişle madde, sabit bir şey değil; sürekli oluşan ve dağılan enerji örüntülerinin kararlı hâle gelmiş bir düzeni.

Bilim insanlarına göre “katılık” hissi, parçacıkların birbirini itmesi ve temel kuvvetlerin dengesi sayesinde ortaya çıkıyor. Elimizi bir masaya koyduğumuzda hissettiğimiz sertlik, atomların gerçekten dokunmasından değil; elektromanyetik etkileşimlerin oluşturduğu görünmez bir dirençten kaynaklanıyor.

Bu durum, bir melodi benzetmesiyle açıklanıyor: Notalar tek tek geçici ve akışkandır; ancak bir araya geldiklerinde tanınabilir bir ezgi ortaya çıkar. Aynı şekilde atomlar, gezegenler ve galaksiler de dalgaların, alanların ve olasılıkların etkileşiminden doğarak bildiğimiz evreni oluşturuyor.

Ortaya çıkan tablo, varoluşa dair bakış açımızı kökten değiştiriyor. Madde, nesnelerin toplamı değil; evrenin kuantum dokusu boyunca yankılanan dinamik enerji desenleri olarak tanımlanıyor. Her parçacık, her yıldız ve hatta düşüncelerimizin temelinde yatan fiziksel süreçler bile bu kozmik ritmin bir parçası.

Muhabir: Merve Kiraz