Meme ve prostat kanserleri farklı organlarda ortaya çıkmasına rağmen genetik açıdan önemli ortak risk faktörleri taşıyor. Uzmanlar, özellikle BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonların her iki kanser türü için risk oluşturduğunu vurguladı.
Üroloji ve onkoloji uzmanları, aile öyküsünün genetik değerlendirmelerde kritik bir rol oynadığını belirtiyor. Erken yaşta veya agresif meme kanseri tanısı alan bir aile bireyinde BRCA mutasyonu saptanması durumunda, erkek akrabaların prostat kanseri açısından, kadın akrabaların ise meme kanseri açısından risk altında olabileceğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle aile öyküsü, kişiye özel sağlık stratejilerinin oluşturulmasında hayati önem taşıyor.
Uzmanlar, genetik analizlerin sadece riskin belirlenmesinde değil, erken tanı ve hedefe yönelik tedavi planlarının hazırlanmasında da kritik olduğunu belirtiyor. Bu sayede gereksiz tedavilerin önüne geçilebiliyor ve aile bireylerinin sağlık takibi daha etkin şekilde yapılabiliyor. Özellikle PARP inhibitörleri gibi hedefe yönelik kanser tedavilerinde genetik testlerin önemi giderek artıyor.
Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseri iken, erkeklerde prostat kanseri en yaygın türler arasında yer alıyor. Uzmanlar, bu yüksek oranların genetik bağlantıların anlaşılmasını ve risk altında olan bireylerin önleyici sağlık tedbirlerini almasını daha da önemli hale getirdiğini söylüyor.