İnsan hafızası, düşündüğümüzden çok daha kolay yanıltılabiliyor. 1974 yılında Elizabeth Loftus ve John Palmer tarafından yapılan çarpıcı bir deney, aynı olaya tanık olan insanların sorulan sorulara bağlı olarak farklı ve hatta gerçeğe aykırı anılar oluşturabileceğini ortaya koydu.
Deneyde, katılımcılara bir araba kazası videosu izletildi. Ardından beş farklı gruba ayrılan katılımcılara, kazanın hızını ölçmek üzere farklı fiiller kullanılarak sorular yöneltildi: “parçalanma”, “çarpışma”, “toslama”, “vurma” ve “dokunma.” Sonuçlar şaşırtıcıydı; “parçalanma” kelimesi kullanıldığında katılımcılar, arabaların hızını “dokunma” kelimesini alanlardan daha yüksek hatırladı.
İkinci aşamada ise, farklı kelimelerle sorular sorulan katılımcılardan bir hafta sonra, videoda olmayan bir detay—“cam kırığı”—görüp görmedikleri soruldu. “Parçalanma” kelimesini duyanların %36’sı, gerçekte olmayan cam kırığını gördüğünü hatırladığını söyledi; “çarpışma” kelimesini duyanlarda ise bu oran %14’te kaldı.
Loftus ve Palmer, bu deneyle anıların, olayın kendisinden çok, anıları sorgulama biçimimizle şekillendiğini gösterdi. Beynimiz, ilk kaydettiği bilgileri zamanla sorgulama sürecinde aldığı yeni bilgilerle harmanlayarak bazen tamamen yanlış anılar oluşturabiliyor.
Bu çalışma, hafızanın ne denli hassas ve değişebilir olduğunu ortaya koyarken, hukuki süreçlerden günlük yaşama kadar anıların sorgulanmasında dikkatli olunması gerektiğini de vurguluyor.