İnsanlık tarihinin sessiz tanıkları olan mumyalar, dövme sanatının ne kadar köklü ve evrensel bir gelenek olduğunu gözler önüne seriyor. Yapılan arkeolojik kazılar, insanların en az 5.200 yıldır vücutlarına dövmeler kazıdığını ortaya koyuyor. Bu bulgular, dövmenin yalnızca estetik bir tercih değil; aynı zamanda sosyal statü, inanç sistemi ve savaş kahramanlığıyla doğrudan ilişkili bir kültürel ifade biçimi olduğunu da kanıtlıyor.

Öne çıkan örneklerden biri, Filipinler'in kuzeyinde yer alan Benguet eyaletinde bulunan Apo Annu’ya ait mumya. 500 yıldan daha uzun bir süre önce hayatını kaybetmiş olan bu kabilenin lideri, günümüze ulaşan kalıntılarında karmaşık dövme desenleri taşıyor. Vücuduna işlenmiş geometrik figürler ve hayvan motifleri, onun yalnızca bir lider değil, aynı zamanda önemli bir savaşçı olduğunu da gösteriyor.

Arkeologlar, bu bölgede dövmelerin sıradan bir süsleme unsuru olmadığını; savaşlarda kazanılan zaferlerin, ruhsal güçlerin ya da toplumsal rollerin bir göstergesi olarak kullanıldığını belirtiyor. Her motifin belirli bir anlamı olduğu düşünülüyor; örneğin bazı hayvan figürlerinin cesareti, liderliği ya da koruyucu ruhları temsil ettiği değerlendiriliyor.

Dünyanın farklı coğrafyalarından çıkan diğer mumyalar da dövmenin evrensel doğasına işaret ediyor. Ötzi adlı, Alp Dağları’nda bulunan ve 5.200 yıl önce yaşamış olduğu tespit edilen buz adamın vücudunda da çizgisel dövmeler bulunmuştu. Bu izlerin, hem estetikten ziyade şifa amaçlı yapıldığı, hem de dönemin inanç sistemleriyle bağlantılı olduğu düşünülüyor.

Günümüzde dövme, bireysel ifade biçimi ve sanatın bir parçası olarak görülse de, geçmişte bu uygulamanın çok daha derin anlamlara sahip olduğu giderek daha net anlaşılıyor. Antik çağlardan günümüze, dövme yalnızca deri altına işlenen mürekkep değil, aynı zamanda tarihin, kültürün ve insan ruhunun bir dışavurumu olarak karşımıza çıkıyor.

Muhabir: Merve Kiraz