Dünyada yeryüzü kadar yeraltı da keşfedilmeyi bekliyor. Ülkemiz, yalnızca tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda yerin metrelerce altına uzanan büyüleyici mağaralarıyla da adından söz ettirmeyi başarıyor. Her biri binlerce yıl süren jeolojik süreçlerin eseri olan bu doğal oluşumlar, sarkıt ve dikitleriyle adeta başka bir dünyaya açılan kapılar sunuyor. Türkiye’nin dört bir yanında sizi büyüleyecek mağaralar mevcut. Bizde keşfetmeniz gereken bir kaç tanesini sizlere öneriyoruz. İşte sıralamamızda yer alan o mağaralar;

1. Dim Mağarası, Antalya

Alanya’ya 11 km uzaklıkta olan mağara deniz seviyesinden 232 m yükseklikte olup, Cebeli Reis Dağı'nın batı yamacında yer alır.

4 galeriden oluşan Dim Mağarası 360 m uzunluğunda, yatay, 10-15 m genişliğinde ve yüksekliğindedir. Mağara içinde zengin sarkıt, dikit ve travertenlerden oluşumlar vardır. Mağaranın sonunda, girişten 17 m daha derinde 200 m² su yüzeyi bulunan küçük bir göl bulunmaktadır.
Türkiye’nin ziyarete açılan ikinci büyük mağarasıdır.

2. Yalan Dünya Mağarası, Antalya

Gazipaşa'da bulunan Yalan Dünya Mağarası, 5 milyon yaşında dikit, sarkıt ve sütunlardan oluşuyor. Yaz kış 28 derecelik ısıya sahip olan mağara 4 kilometre uzunluğa sahip. Şimdilik yalnızca 450 metresi gezilebiliyor.
2010 yılında Gazipaşa Kaymakamlığı ve Antalya Valiliği tarafından 450 metresi düzenlenip ışıklandırılan ve ziyarete açılan mağaranın astım hastalığına da iyi geldiği düşünülüyor ve yöre halkı tarafından bu amaçla kullanılıyor. Mağara sadece burada yaşayan özel bir yarasa cinsini de barındırıyor.

3. Ballıca Mağarası, Tokat

Ziyarete açılan 8 salonu 680 m. uzunluğunda ve 95 m. yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri. Bu doğa harikası, henüz ziyarete açılmayan ve keşfedilmemiş bölümleri ile gizemini korumayı sürdürüyor.

Ballıca Mağarası'ndaki oluşumları izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı yaklaşık 3.4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi.

4. Bulak Mencilis Mağarası, Karabük

Bulak (Mencilis) Mağarası: Safranbolu merkezine yaklaşık 8 km mesafede Bulak köyü sınırları içerisinde yer alır. Uzunluğu 6 km'ye varan mağaranın yalnızca ilk 400 metresi ziyarete açık olup ülkemizin 4. büyük mağarası niteliği taşıyan bünyesindeki dikitler, sarkıtlar, travertenler, göletler ve yer altı su kaynağı ile bir tabiat harikasıdır.

5. Tuz Mağarası, Çankırı

Tuz Mağarası Çankırı Belediyesine devredildikten sonra içeride ciddi bir temizlik ve kısmen aydınlatma yapılarak vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine geçici olarak ziyarete açılmıştır. Mağaraya ulaşım 13 km’lik köy grup yolu ile 5 km’lik Turizm Yolu ilan edilen mağara bağlantı yolu ile sağlanmaktadır. Tuz Mağarası, mevcut hali ile dahi aylık 10 binin üzerinde ziyaretçi ağırlamaktadır.

Mağarayı ziyaret eden insanlar, Çankırı Belediyesince düzenlenen ve Türk Cumhuriyetlerinden ve bazı Avrupa ülkelerinden ünlü heykeltraşların katılımı ile gerçekleşen Orhun Abideleri Tuz Çalıştayı’nda yapılan tuz heykelleri görmektedir. Ayrıca Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğrencilerinin yine tuzdan yaptığı heykelleri görebilir, Çankırı Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü öğrencilerinin “Çankırı’yı Dokumak” sergisini gezebilir. Mağarada ayrıca keçiboynuzundan yapılan balık eserler ile ayçiçeğinden insan yüzü sergileri ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Astım, bronşit gibi birçok hastalığa da iyi geldiği bilinen Tuz Mağarası’nın şifa yönü de büyük ilgi görmektedir.

Çankırı Belediyesinin "Yer Altı Tuz Şehri" olarak dünya turizmine kazandırma çalışmaları devam etmektedir.

6. Damlataş Mağarası, Antalya

Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatında kullanılacak taş için ocak açılması sırasında bulunmuştur. Mağara, tarihi Alanya Kalesi’nin batı kıyısındadır. Mağaranın giriş kısmında 50 metrelik bir geçit vardır. Yüksekliği 15 metreyi bulan geçitten sonra silindirik bir boşluğa gelinir. Buradan mağaranın tabanına inilir. Mağara, sarkıtlardan damlamaya devam eden su damlaları nedeniyle Damlataş adını almıştır. Mağara, büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlüdür. Doktor kontrolünde mağarada belli bir süre oturarak 21 günlük tedavi kürü uygulayan hastalar vardır. Mağaranın havası yaz kış değişmez; sıcaklık 22 santigrat derece, rutubet yüzde 95, sabit basınç 760 mm’dir. Mağaranın havasında yüzde 71 azot, yüzde 20,5 oksijen, onbinde 2,5 karbondioksit ve bir miktar radyoaktivite ile iyonlar bulunmaktadır.
Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarasıdır.

7. Karaca Mağarası, Gümüşhane

Adını, bulunduğu köyün mahallesinden alan Karaca Mağarası, doğanın milyonlarca yıl uğraş vererek ortaya çıkardığı, sabırla nakşedilen, her noktasın aynı özenin gösterildiği muhteşem bir doğa harikasıdır. Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Cebeli Köyü Sınırları içerisinde bulunan Karaca Mahallesi’nin hemen güney batısında yer alan Karaca Mağarası şehir merkezine 17 km mesafede, denizden 1550 metre yüksekliktedir. Gümüşhane-Trabzon karayolunun 12 km kuzeye ayrılan 4 km yolu takip ederek ulaşılan mağaranın bulunduğu mevkide, ziyaretçilerin yeme, içme, dinlenme ve hediyelik eşya satın alma gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri tesisler mevcuttur. Mağaranın görsel güzelliğinin yanında bir başka özelliği de, astım hastaları için rahatlatıcı bir kür niteliği taşımasıdır. 12-17 derece ortalama ısısı, %70 civarı mutlak nem oranı, polen ve tozlardan arınmış yüksek oksijenli havasıyla hastaların çok daha kolay nefes almalarına olanak sağlayan mağara, bu özelliğiyle kronikleşmemiş astım hastalarına iyi gelmektedir. Mağara temiz ve polensiz havasıyla hiçbir hastalığı olmayan ziyaretçilere dahi sağlıklı nefes olanağı ve dinçlik sağlamaktadır. Yaz aylarında dışarıya göre daha serin kış aylarında ise nispeten daha sıcak olan mağara bu özellikleri ile küçük bir mikro klima alanı olarak düşünülmektedir.

8. Cennet Cehennem Mağarası, Mersin

CENNET OBRUĞU
Doğal yollarla oluşmuş iki doğa harikasından biri olan elips şeklindeki cennet obruğun ağız kısmının açıklığı 250 x 110 metredir. Derinliği 70 metre olan oluşumun taban kısmının güney tarafında 200 m uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir ınağara girişi vardır. Mağaranın giriş kısmında dikdörtgen planlı, blok kesme taşlarla yapılmış küçük bir kilisebulunmaktadır. Kiliseye basamakla ulaşım sağlanmaktadır. Obruğun taban kısmına 450 basamakla ulaşılmaktadır.

CEHENNEM OBRUĞU
Cennet obruğunun 75 m kuzeyinde yer almaktadır. Ağız çapı 75x50 ölçülerindedir. Obruğun dış kenar kısımları iç bükey bir oluşuma sahip olduğundan söz konusu çöküğe inmek mümkün değildir. 128 metre derinliğe sahiptir. Yunan Mitolojisine göre Zeus alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda hapseder.

9. Cehennemağzı Mağaraları, Zonguldak

Cehennemağzı Mağaraları, Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan yan yana sıralanmış üç mağaradan oluşmaktadır. Antik dönemde Acheron (Akheron) Vadisi olarak bilinen bölgede yer alan ve arkeolojik kaynaklarda “kehanet mağaraları” olarak da anılan bu mağaralar, volkanik kayaların tüflerinde gelişmiş yapısıyla doğal, insanlar tarafından oyularak kullanılır duruma getirilmesiyle ise yapay özelliktedir.

Birinci mağara, Kilise Mağarası’dır. İki bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci bölümde, zemin orijinal bitki ve geometrik motifli mozaik ile döşelidir. İkinci bölümün doğu duvarında küçük bir apsis açılmıştır ve önünde kademeli basamaklar bulunmaktadır. Çok eski bir Hristiyan kilisesi olan bu mağara, Hıristiyanlığın yayıldığı ve yasak olduğu ilk yıllarda gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Mağara içindeki sütunlar, sütun başlıkları, mozaik döşeme ve kandil yuvaları ile diğer kalıntılar, Erken-Hıristiyanlık Dönemi'nin izlerini taşıyan motiflerle süslüdür. İkinci mağara, Heracles Mağarası’dır. Yol kenarındaki yaklaşık on metre yükseklikteki bir yamaç üzerinde yer alan dar bir girişten geçilerek üç basamaklı dikey bir merdiven yardımıyla inilen mağara, yaklaşık 400 metrekarelik bir alanı kaplamakta ve iki fil ayağı ile desteklenmektedir.

Mitolojiye göre Herakles (Herkül), Kral Eurystheus’un kendisine verdiği on iki adet görevden en zor olanını bu mağarada gerçekleştirmiştir.

10. İnsuyu Mağarası, Burdur

İnsuyu Mağarası, Burdur-Antalya karayolu üzerinde, Burdur’a 13 kilometre uzaklıkta bulunan ve ülkemizde turizme açılan ilk mağaralardandır (1965). Mağara 597 mtetre uzunluğunda olup deniz seviyesinden 900 metre yüksekliktedir. İnsuyu Mağarasında karstik yapının zamanla erimesi ve aşınması sonucu, mağara içinde sarkıt ve dikitler meydana gelmiştir. Ayrıca girintili çıkıntılı çeşitli yönlere açılan dehlizler bulunmaktadır. Mağaranın suyu karbonatlı maden suyudur. İnsuyu mağarası, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakanlığı kararı (1976) ile I. derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiştir.

11. Karain Mağarası, Antalya

Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Karain Alt Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain Alt, Orta ve Üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır. Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalıntılarının yanısıra mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri Anadolu sanatının ilk örnekleridir. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan kalıntıları ile Batı Akdeniz'in eski çevresinin ortaya konmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

Muhabir: Merve Kiraz