Zamanı herkes aynı şekilde mi algılıyor? George Mason Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından yürütülen ve Nature Human Behaviour dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu soruya farklı bir bakış getiriyor. Araştırma, çevresel faktörlerin ve görsel uyaranların zaman algımızı doğrudan etkileyebileceğini gösterdi.
Çalışmada 170 katılımcı dört ayrı deneye katıldı. İlk iki deneyde, farklı büyüklükte ve karmaşıklıkta sahnelerin yer aldığı fotoğraflar gösterildi. Katılımcılardan bu görsellerin “kısa” ya da “uzun” süre ekranda kaldığını değerlendirmeleri istendi. Sonuçlar, daha büyük ve sade sahnelerin izleyicilere daha uzun süreliymiş gibi geldiğini ortaya koydu. Bu durum “zaman genişlemesi” olarak adlandırılıyor ve sıkıldığımızda zamanın neden yavaş geçtiğini de açıklayabilir.
Devam eden deneylerde ise görüntülerin akılda kalıcılığı incelendi. Daha çarpıcı ve akılda kalıcı görsellerin, hem daha uzun sürmüş gibi algılandığı hem de ertesi gün daha iyi hatırlandığı görüldü. Bu durum, zaman algısının sadece süreyle değil, duyusal ve bilişsel süreçlerle de iç içe olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın sonuçları, “evrensel iç saat” fikrine meydan okuyor. İnsan beyninin görsel bilgiyi işleme süresinin yaklaşık 1 saniye olduğu, ancak zaman algısının bu süreci uzatabileceği ve önemli bilgilerin seçilmesine yardımcı olabileceği düşünülüyor.
Bulgular, psikolojik rahatsızlıklar ve yapay zekâ tasarımı gibi alanlarda da önemli etkiler yaratabilir. Özellikle zaman algısının bozulduğu şizofreni ve DEHB gibi rahatsızlıkların daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabilir.
Araştırma, zamanın sadece bir ölçüm değil, aynı zamanda algıya dayalı bir deneyim olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.





