İzmir’in tarihi silüetinde, binlerce yıl öncesine uzanan sessiz bir tanık var: Smyrna Agorası. Günümüzde Konak ilçesi sınırları içinde yer alan bu antik pazar yeri, yalnızca taşlardan ibaret bir harabe değil, kentin adını aldığı Smyrna'nın ikinci kuruluşunun kalbinde yer alan bir uygarlık merkezi. İki ayrı dönemde kurulmuş olan bu kadim şehir, İzmir'in tarih boyunca nasıl geliştiğine dair çarpıcı ipuçları sunuyor.

İki Kent, Tek Smyrna

İzmir’in hikâyesi, Bayraklı’daki Tepekule Höyüğü olarak bilinen alanda başlıyor. Arkeolojik bulgular, bu bölgede Erken Tunç Çağı’ndan Demir Çağı sonuna kadar, yaklaşık 2.500 yıl süren kesintisiz bir yaşam olduğunu gösteriyor. Yazılı kaynaklarda kentin adı, Aiol lehçesinde Smurna, İon lehçesinde ise Smurne olarak geçiyor.

Ancak antik yazarların aktardığına göre, kentin asıl sıçraması M.Ö. 4. yüzyılda yaşanıyor. Efsaneye göre bu ikinci kuruluş, Büyük İskender’in rüyasında aldığı ilhamla Kadifekale yamaçlarına taşınıyor. Coğrafyacı Strabon ise bu yeni yerleşimi İskender’in generalleri Antigonos ve Lysimachos’a atfediyor.

Akdeniz'e Açılan Kapı: İkinci Smyrna

Antik çağda Sardis ve Efes arasında stratejik bir noktada kurulan bu ikinci Smyrna, Akdeniz’e açılan geniş ve korunaklı bir limanıyla bölgesel ticaretin merkezi haline geliyor. Günümüzde ise, bu görkemli geçmişin izleri, İzmir’in kalbinde yer alan Smyrna Agorası’nda yaşamaya devam ediyor.

Agora: Kentin Nabzının Attığı Yer

Şehir planlamasının, mimarinin ve toplumsal yaşamın merkezi olan Agora, yönetim, adalet ve ticaretin buluşma noktasıydı. Özellikle bazilikası, dünyada eşi benzeri zor bulunan antik grafiti koleksiyonu ile dikkat çekiyor. Bu yazı ve çizimlerin, Roma döneminde agorada hayatın nasıl aktığını gözler önüne serdiği düşünülüyor.

Kazılarda agoranın batısında çıkarılan meclis binası (bouleuterion), mozaikli salon ve Roma hamamı, bölgenin yalnızca bir ticaret merkezi değil, aynı zamanda sosyal ve politik bir çekim noktası olduğunu kanıtlıyor.

Yüzyıllar Boyunca Dönüşüm

M.Ö. 3. yüzyılda ahşap yapıların süslediği Agora, zamanla Dor düzeninde stoalarla çevrelenen görkemli bir meydana dönüştü. Roma döneminde, M.S. 1. yüzyılda iki katlı portikolarla donatıldı. Ancak M.S. 178 yılında yaşanan büyük İzmir depremi, bu görkemi yıktı. Neyse ki, İmparator Marcus Aurelius’un desteğiyle yeniden ayağa kaldırıldı.

Orta Çağ’a gelindiğinde, Smyrna Agorası’nın parlak günleri yavaş yavaş geride kaldı. M.S. 7. yüzyıldan itibaren alan Hristiyan mezarlığına, Osmanlı döneminde ise namazgâh ve Müslüman mezarlığına dönüştü. Bu dönüşüm, günümüzde agoranın yer aldığı bölgenin neden Namazgah ve Mezarlıkbaşı olarak anıldığını açıklıyor.

Kemeraltı'nın Kökleri

Günümüzün hareketli Kemeraltı Çarşısı da aslında köklerini Smyrna Agorası’ndan alıyor. Tarih boyunca tüccarların, zanaatkârların ve halkın bir araya geldiği bu alan, kentin ticari damarının atmaya başladığı ilk nokta. Bugünkü çarşı düzeninin temelini, Agora'nın düzenli yapısı ve caddeleri oluşturdu.

UNESCO’ya Uzanan Miras

İzmir’in en önemli arkeolojik hazinelerinden biri olan Smyrna Agorası, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan İzmir Tarihi Liman Kenti’nin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği alan, geçmişin sesini bugünün kulaklarına ulaştırmaya devam ediyor.

Muhabir: Merve Kiraz