Yaşantımız bir hikaye kitabı gibi sunulmuştur bize. Yan karakterlerini bizim seçtiğimiz ve yalnızca bizim okuyabildiğimiz bir kitap. Kapağını doğduğumuz anda açar, okumaya başlarız. Yanı başımızda bizi bekleyenler bir önsöz gibi çıkıverirler karşımıza. Bunu okumak için okur yazar olmak gerekmez. Bebekken başlarız sayfaları çözümlemeye. Sonunu asla bilemeyiz, tahmin dahi edemeyiz. Kestiremeyiz ki bir paragrafı yaşarken öbür paragrafta neler yazıyor.  Yaşadığımız harfler biz okudukça değerlenir ve kademe kedeme ilerleriz. Zaman zaman alfebemizde mutluluk yer alır, zaman zaman da hüzün...Yaşamımız ister gülerek yol alır kendi çizgisinde, ister ağlayarak... Seçim hakkı bizimdir. Çünkü RABBİMİZ bir irade vermiştir bizlere. Hayal etmek, yaşamak, hedeflemek herşey bizim elimizdedir. Tabi sonuçlarınıda göğüsleyebilmeliyiz. Tökezlemeyiz eğer ayaklarımız yere sağlam basıyorsa... Bir zaman diliminden öbürüne geçerken sarsılmayız. Başarıya susayan bir insan olmak en büyük isteğimiz olmalıdır elbette. Ulaştığımız başarıları kana kana içmeliyiz. 
             Peki ya azığımız az da olsa, çokta olsa paylaşacak bir yüreğimiz var mı? Sevinçleri paylaşmak kolaydır. Çetrefilli olan sıkıntılarımızı kağıt parçalarından çıkarıp birilerine anlatabilmektir. Tabi bunları duyduğunda içten içe sevinen değil, gerçekten yüreği  cız eden birilerine. Dört mevsim geçerken hayatımızı yaşlandırmak gereksizdir. Sayfalarımız yıpranır... Yaşam maceramıza hep küçük bir çocuk muamelesi yaparsak, o içimizde bir yerlerde gülmek için sudan sebepler oluşturabilir. 
             En başta kendimize saygı duyalım. Kendi ruhumuzu hor görmeyelim ilk adımda. Yaşadıkça, güneş en güzel ışınlarını bizim kitabımıza yansıtacaktır. Karanlık sayfalar, kötü anılar tozlanmaya bırakılır o zaman. Ve ipeksi dokunuşlar olur dünyamıza... Mutluluk takip eder bizi peşimiz sıra...Ertesi gün başladığında başucumuzda bir sevinç bekçisi bekler. İzin vermez karanlık bölümlere yolculuğa çıkmamıza. 
              Sonuçta öyle uzun cümlelere gerek yok. Bir iki kelime yeter bazen herşeyi anlatmaya. 'Hayatı anlıyorum yaşıyorum' demek değil. 'Varım herşeye' diyebilmektir işin özü. Ve soluduğumuz ilk havayla birlikte benimsiyebilmektir kendi kitabımızı, yarın ki paragraflarımızı...