Küçüklüğümde çok hoşuma giderdi harman makinesinin çalışmasını seyretmek. Elle çalışırdı, birazda rüzgar oldu mu daneler daha kolay ayrılırdı sapla samandan. Elekleri görünür, dolgun olan daneler, savrulan samandan ayrılır, eleğin üstünde kalmayı başaranlar eleğin önüne konan kıldan dokunmuş çuvallara dolardı. İçi özü boş çelimsiz daneler, bir iki elek sarsıntısıyla eleğin deliklerinden aşağı elenti kısmına düşmekten kurtulamazdı. Saptan  samandan ayrılan dolgun daneler çay kenarında yıkanıp kurutulduktan sonra değirmene gitmek üzere kağnı arabalarına yüklenirdi...İçi boş kırık, yarım, çelimsiz daneler de kazlara , tavuklara yem olarak ayrılırdı. Sap, saman, toz, çer-çöp  savrulur giderdi, çevrilen harman makinesinin kolunun etkisiyle çalışan elekler arasından giren rüzgarın etkisiyle……Bu ayrışmayı seyretmek çok hoşuma giderdi, saatlerce durur seyrederdim harman makinelerini. Şimdilerde biçer-döğer çıktı daha çabuk yapıyor ayrıştırma işini. Daha tarladayken işini görüp kısa sürede ayırıyor sapla samanı…
İlim ehli, ebedi alem yanında, elli yıllık insan ömrünün bir şimşek çakması kadar kısa olduğunu söylüyor. Bize verilen ömür kısa bir aydınlanma anı kadar. Öyleyse ne yapmalı, içini nasıl doldurmalı zamanın. Gece- gündüz rüzgarda savrulmamak için,  özünü dolduran başak gibi nasıl doldururuz hayatın içini, onu tartıda nasıl ağır ve kıymetli hale getiririz acaba… Ölümün bizi, imtihanın, ayrılma, ayrışma zamanına ulaştırdığı haşir sabahında, çer-çöp gibi savrulup cehennem yakıtı olarak ayrılmaktan nasıl kurtarırız kısacık ömrümüzü…Bunun için haşir sabahında neşrü-nema bulacak, toprağın bağrına ekilen  dolu daneler gibi, nasıl doldururuz ömür nimetinin içini. Yılların, ayların, haftaların, saatlerin, saniyelerin içi programlı ve dolu olmalı, uçup gitmemeli boş ve kıymetsiz, ağır gelmeli zaman bizim için tartıldığında, heba edilmiş olmamalı her biri elmas kıymetindeki saniyeler.
Kutlu vakitlerde zamana seccademizi serip, Ulu Dergah la irtibata geçip, ötelere anılması değer dualar, zikirler, tövbeler olarak yazdırmalıyız zamanı….Ömür makinesinde kayda alınan ömrümüz ayıklanmak üzere savrulduğunda; Namazlarımız, tövbelerimiz, yakarışlarımızın içi samimiyet,ihlas nüvesiyle dolu olmalı, savrulmamalı işi boş taneler gibi, eleğin üstünde kalmalı, Bize sağdan verilecek hesap, kitap olarak dönmeli , yüzümüzü ağartmalı, sevincimiz olmalı, kimsenin kimseye yardım edemediği günde….
Bir anlık şimşeğin çakışındaki kadar kısa olan ömrümüzdeki duruşumuz, pozisyonumuz, yönelişimiz resmedildiğinden, çok iyi ayarlanmalı, tevhidi, Muhammedi, Rabbani olmalı. En hassas alıcılar tarafından çok detaylı kaydedildiğinden, Her inkılap başına serilen seccademiz bizi içi özü dolu daneler gibi ağır kılmalı, bizim için kaydedilen zamanda, en kıymetli sermayelerimiz olmalı, Gecelerin koynunda mışıl,mışıl uyuyan değil, eli açık, gönlü açık, hakkın rızasını arayan olmalı. Yoksa savrulur gideriz zamanın karanlıklarına, ne kıymetimiz olur ne de değerimiz…..Harman makinesinin savurduğu çer-çöp gibi….Allah korusun……….