.

Gercek demokrasilerde demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan yasama yürütme ve yargı

birbirinden bağımsız hareket ederler. Oysa ülkemizde siyasetin güdümüne girmiş bir hukuk garabetini yaşıyoruz.

Siyasi erkin hukukun üzerinde Demokles' in kılıcı gibi durdugu ülkemizde adalet ve bireylerin

özgürlüğünden bahsetmek mümkün mü?

Uluslararası hukuk normlarından uzak hukukun üstünlüğünün değil üstünlerin hukukunun hâkim olduğu

 bir ülkede bunu nasıl gerçekleştireceğiz.

Türkiye açıkça yarı açık cezaevine dönüştürülmüş basın bas bas bağırıyor. Bu mahkemeler

Anayasayı uygulamamakla görev suçu işliyor. Peki, bu görev suçuysa bu suçluları kim ve nasıl

yargılayacak. Bunlar yetmiyormuş gibi birde yeni anayasa heveslileri çıkıyor. Yahu Allahtan korkun mevcudu dahi uygulamadan kaçınanlar yenisi ile neyi hedefliyor. Hatta Anayasa mahkemesinin

kapatılmasını isteyen liderlerimiz dahi var.

Üniversitelerin susturulduğu degil (hukuk fakültelerinin) susmayı tercih ettikleri günleri yaşıyoruz.

İfade özgürlüğünün çağ dışı kaldigi bir düzende:

Aklını özgürlestiren

Uygarlığı yakalayan

Tam bağımsızlık isteyen

Laikliğe sıkıca sarılan

Hak ve özgürlüklerin en üst düzeyde oldugu

Alın teri ve emeğin karşılığının alındığı

Doğmalar yerine aklın ve bilginin egemen oldugu

Anayasanın piramidin en üst noktasinda olup bütün mahkeme kurum ve vatandaşları bağladığı bir

düzende anayasa gözümüzün önünde her gün ihlal edilmekte.

AYM'nin üstünlüğü işlevsiz hale getirilmek isteniyor.

Basta hukuk fakülteleri olmak üzere siyasi erkin, muhalefetin, baroların, sivil toplum örgütlerinin

sesleri bile çıkmamakta ve herkes susmaktadir.

Bu sessizlik bizi karanlığa mahkûm ediyor. Gözler önünde bir anayasa ihlali varken susmak

bizlere yakışmaz.

Halk üzerine ölü toprağı serpilmiş vaziyette uyuyor.

Yolsuzluk dosyaları ortaya çıkıyor.

Rüsvet ayyuka çıkıyor.

Baskı oluyor.

Zulüm oluyor.

Vergi üzerine vergi geliyor.

Halkta tık yok.

Disk başkanı emekliler için miting yapiyor katılım 300-500 kisiyi geçmiyor. Hâlbuki başkan,

13 milyon emekli için sokakta.

Hakkını savunmayan insanda şahsiyet yoktur. Haksızlıklara susarsanız bir gün Haksızlığa uğrama

sırası size de gelebilir.

Adaletsizliğin kökeninde hak yeme var. Kesinlikle suç var. Demokratik düzenlerde korkunun

ortadan kalkması gerekir ki demokrasi olmuş olsun. (Korkunun toplumsal vicdanı susturdugu yerde hiçbir

yasa adaleti sağlayamaz.) Nikolay Vasilyevic Gogol

Devletten korkuyorsan, polisten korkuyorsan, dayatmaların altındaysan demek ki demokrasi yoktur. (Haklı olduğun halde susuyor o haktan yana tavır sergilemiyorsan korkaksın demektir.)

Konfüçyüs

Durumumuz hiçte iç açıcı değil. Bunlar bizlere tavsiye edilen sabırla tevekkülle geçistirilecek

şeyler değildir.

İnancımız gereği (Hamd) kavramı adaletsizliğe eşitsizliğe sebep veren bir duruma çare olmak için

gelmistir.

Adalet eşitsizliği ortadan kaldıran kavramların herkese eşit şekilde uygulandığı bir kavram

olmaktan çıkarılmış,

Ölümün en büyük eşitleyici ilke olduğunun, Allah’ın toprağın üstünde eşit hale gelmeyenlerin, her

türlü adaletsizliğe sebep olanların toprak altında onları öyle bir eşit duruma getireceğini ve bunun

vebalinden kurtulamayacaklarına eğer inanıyorsak unutmayalım ki onlar haksızlıklarının hesabını tek tek Mahkeme-i Kübra'da vereceklerdir.

Sayin Hocalarım:

Bize ögrettikleriniz ve yazmış olduğunuz eserlerle hiç ilgisi olmayan uygulamalar yapılıyor, sizler

sessizliğinizi bozmayıp susmayı tercih ediyorsanız lütfen piyasadan eserlerinizi geri çekin maslahata

uygun hale getirin.

Adaletin herkese eşit dağıtıldığı, üstün kılındığı, yargının tam bağımsız olduğu ve en önemlisi

hukukçunun saygın kimliğinin korunduğu bir Türkiye özlemiyle...

Saygılarımı Sunuyorum.