Erzincan yerel seçim havasına girdi. Aday adayları daha bir görücüye çıkacak. Kutuplaşmalar ve Facebook atışmaları ise daha erken başlamıştı.
İkili, üçlü hatta bazen dörtlü kutuplaşmalar beraberinde dışlanma duygusu yaratarak zaman zaman gerilimlere sebep olabiliyor.
Fikirler ve programlar yerine siyasetin kutuplaşmalar üzerinden yapıldığı yerlerde insanlar birbirine yabancılaşıyor, oysaki arzu edilen şey;  kavgacılıktan uzak toparlayıcı siyasi olgunluk…
Erzincan seçmeninin refleksini anlamak bakımından belki geçmiş seçimlerin analizinin yapılması gerekebilir.
Fakat Erzincan gibi küçük şehirlerde geçmişte de zaman zaman görüldüğü gibi çok fazla müdahaleci yaklaşımlar hoş karşılanmıyor ve geri tepebiliyor.
Bırakalım her şey kendi makul seyrinde gitsin, şehir kendi yolunu kendi bulsun, toplum kendi liderini kendisi çıkarsın.
Şehirde yaşayan insanlar artık yönetilen olmaktan çıkıp yönetime iştirak etsin, politikanın bizzat içinde yer alsın, belirleyici olsun yani kendi kendilerini idare etmeyi öğrensin.
Kentin politikasında sözü olamayan insanların kent için yapılan çalışmalar da da bir fikri olmuyor.
Yapılan yanlış işlere, yatırımlara hayır diyemiyor. Nasıl olsa her şey otomatik işliyor diye hissediyor. Benim yerime düşünülüyor, sorunlarım çözülüyor, zaten atamayla yapılıyor bana ne gerek var… Böyle bir yaklaşım siyasette yeni yüzlerin ve fikirlerin çıkmasına da mani oluyor.
Her şeyden önemlisi ise Erzincan Siyaseti’ne güvensizliğin hâkim olması, kimse kimseye inanmıyor, kuşkuyla bakıyor. Böyle bir ortamda sonuç ne olursa olsun, hangi parti, hangi aday kazanırsa kazansın kimseyi tatmin etmeyecektir. Kent siyasetinde “güven düzeyinin” artırılması gerekiyor. Bunun içinde daha dürüstçe bir yaklaşım ve şeffaflık…
 
ERZİNCANLI OLMAK!
 
Erzincan Nüfusu’nun ciddi bir kısmı çeşitli vesilelerle diğer illerden göç etmiş insanlardan oluşuyor.
Giyimden- yemeğe, mobilyaya kadar her sektörden ve her ilden insan var. Ve şehrin genel karakteri de bu çeşitliliğe dayalı.
Demografik yapının terse dönmesinde depremlerin etkisini görmemezlikten gelemeyiz.
Giden dönmemiş gelen gitmemiş.
Özellikle güneydoğu’dan gelen göçlerle zaman zaman dengeler bozulsa da genelde yaşanan bu değişime adaptasyon çabuk sağlanmış.
Kent nüfusunun büyük kısmı bu çeşitliliği bir güç olarak görüyor artık. Küçük bir azınlık ise maalesef bunu hala bir problem olarak görüyor ve sık sık kıyaslamaya gidiyor. Bu insanların Erzincanlı olmanın ötesinde yaptığı şeylerle övünmesi gerekmez mi?
Erzincan geçmişinden beri kültür çeşitliliğinin ve renkliliğinin bir arada yaşadığı bir şehir...
Bu nedenle de kent için huzurlu şehir tabirini sık sık duyarsınız.
Bazı kentler vardır 50 yıl yaşarsınız fakat kendinizi oraya ait hissetmezsiniz eğreti durursunuz. Ama Erzincan Farklı, 5 yıl bu şehirde kalmanız aidiyet duymanız için yeterli bir zaman. Ruh bağıyla bağlanırsınız.
Burada önemli olan Erzincanlı olmak değil Erzincan’ı yaşamak...
Bu kent var olduğu sürece birileri için bir an önce terk edilmesi gereken bir şehir, birileri için ise geleceğin huzurlu şehri olarak görülecek. Kimileri sevgi besleyecek kimileri nefret. Kimileri destek sağlayacak kimileri köstek. Sürekli giden ve gelen olacak.
Önemli olan yaşanan bu süreçleri kent için sürekli avantaja çevirebilmek. Bu da yöneticilerin işi…