(1861-1923)

31 MART VAK’ASINDA HACI FEVZİ EFENDİ’NİN ROLÜ   (Erzincan-1909)

31 Mart 1909 hadisesinde olayların merkezi İstanbul’dur. Ama kısa zamanda kıt’aların bulunduğu bütün bölgeleri sarmak istidadını göstermiştir. Özellikle doğudaki gelişme haddinden fazla önemlidir. 

Erzincan Hamidiyye Kışlası (Halil İbrahim Özdemir, Erzincan Üç Şehir.(Fotoğraf Albümü)

Zira Erzurum ve Erzincan askeri birliklerin yoğun olduğu iller idiler.[1]

23 Nisan (1909) günü Erzincan’daki olaylarda, Kışlalarından çıkan askerler ellerindeki sancaklarının uçlarına Kur'an-ı Kerim bağlayıp sokağa çıktıkları halde, Erzincan sokaklarından geçerek koşu alanında toplanmışlardır. Askerin silahlı bir şekilde sokaklardan geçmesi, Erzincan halkı arasında büyük bir heyecan yaşanmasına sebep olmuştur. O tarihte Erzincan’daki Ordu Müşiri İbrahim Paşa idi.[2]*

Yürüyüş kolundaki erat Kurmay Yüzbaşı Kemalettin Sami Bey’ in emriyle Cirit Meydanı’ na doğru yöneldi. (Kemalettin Sami Bey, isyancılardan görünüp hakikatte İbrahim Paşa tarafında idi.)

Kolbaşı Terzi Baba Dergâhı hizasına vardığı anda orada at üzerinde bekleyen sarıklı bir hoca göründü. Bu zat Terzi Baba Dergâhı’nınpostnişîn’i Hocazâde Şeyh Hacı Ahmed Fevzi Efendi’den başkası değildi. Hacı Fevzi Efendi’nin de Askerin bu vaziyetinden memnun olmadığı seziliyordu.

Yüzbaşı  Erzincanlıların çok sevdiği Hacı Fevzi Efendi’ye yanaşarak askerlerin bu isyandan vazgeçerek kışlalarına dönmeleri için telkinatta bulunmasını istemiş, Hacı Fevzi Efendi ise Cirit Meydanında toplanan erata ayet ve hadislerle gerekli nasihâtı yaptıktan sonra yüzbaşı ile birlikte askerin isteklerini yazılı olarak  Dördüncü Ordu Müşîri İbrahim Paşa’ya iletilmesini kararlaştırmışlardır. Bunun üzerine Hacı Fevzi Efendi, Müşir İbrahim Paşa’ya gidip vaziyetin ahvalini arzederek Cirit Meydanında toplanan askerlerin yanına gelmesini istemiştir.[3]**

Askerlerin Koşu alanında toplandığı sırada sabahın erken saatlerinde Şeyh Hacı Fevzi Efendi ve beraberinde ki 4. Ordu Kumandan Müşir İbrahim Paşa'da oraya gelmiş ve İsyancı askerlerin başı durumundaki çavuş, İbrahim Paşa'nın karşısına geçerek konuşmaya başlamıştır. Bu sırada sokak başlarında halktan bazı kimseler bu durumu heyecanla izlemişlerdir. Ordu kumandanı, sert müsamahasız bir askerdi. Fakat aynı zamanda, erat tarafından da sevilirdi.  Konuşma yaptığı takdirde bir kısmını kandırması ihtimali çok kuvvetliydi. Üstelik karargâh taburu isyana katılmamış, silah elde bekliyordu. Başçavuş bu ihtimalleri düşünerek kumandana sert bir çıkış yapmak, onu askerin karşısında ezmek, korkutmak, konuşturmamak, böylece duruma hâkim olmak istedi. Kısa bir tartışmadan sonra tüfeğini İbrahim Paşa ve Şeyh Fevzi Efendi’ye doğru çevirdi. İsyanın can alıcı en kritik noktası burası olmuştur.

Zira Müşir İbrahim Paşa ve Hacı Fevzi Efendiler bundan korkup bu tehdide pabuç bıraksaydı 4’üncü Ordu tüm olarak ayaklanmaya katılacak ve Hareket Ordusu'nun gelişinden sonra bir iç harp bile çıkabilecekti. Hatta belki de Yusuf Paşa birlikleri İstanbul üzerine sevkedip, Hareket Ordusu'nu Trakya'da karşılayacaktı. İbrahim Paşa göğsüne çevrilen tüfeğe şöylece bakıp meşhur küfürlerinden birini savurdu, akabinde kamçısı başçavuşun suratında sakladı.

Şaklamalar birbirini takip etti. İsyancıların bile dehşetle izledikleri bu dayak sahnesi gerçekte doğudaki ayaklanışın adeta kaderini değiştirmişti. Nitekim İbrahim Paşa ve Hacı Fevzi Efendi, üzerlerine silah çeken başçavuşu bir yana iterek askerle konuşup, isteklerini sorup, nasihatta, bulunmuş ve bu arada Ermenilere ilişilmemesi gerektiği tavsiyesinde bulunmuşlardır. Maddeler üzerinde anlaşıp toplu hareket edebilmek için birliklere kumanda eden çavuş ve onbaşıları ertesi gün karargâhtabir toplantıya çağırmışlardır. Müşir İbrahim Paşa isyancı askerlere; halkın önünde konuşmanın doğru olmadığını, askerlerin cuma namazından sonra Cirit Meydanın’da toplanmalarını ve kendisinin de oraya geleceğini söylemiştir. Cuma namazından sonra asi askerler ile konuşmuş ve asi askerler ile ertesi gün Piyade Kışlası önünde toplanmak üzere ayrılmışlardır.[4]

Ertesi gün yanında Şeyh Hacı Fevzi ve Erzincan Müftüsü olduğu halde Müşir İbrahim Paşa meydanda toplanan halka hitaben: “Askerler şeriat istiyorlar. Eğer şeriata muhalif bir iş yapıldığını söyleyen varsa ortaya çıkarılsın, vereceğiniz fetva ile cezasını verelim” demiş, bu soruya karşılık meydandan bir imam çıkarak: “bizim mahallede Kurmay Yüzbaşı Filibeli İsmail Bey vardır. Minarede ezan okuyan müezzine ne bağırıyorsun gibi sözler söyleyerek İslamiyet'e hakaret etmiştir. Herkesin ibret alması için bunun kafası kesilmelidir” diyerek, Filibeli İsmail Bey'i suçlamıştır.

Bu suçlama üzerine Filibeli İsmail Bey meydana çağırılmıştır. İsmail Bey'den kendisine yöneltilen suçlar hakkında cevap vermesi istenmiş, İsmail Bey bunun üzerine şu cevabı vermiştir: “Ben böyle bir harekette bulunmadım. Ben İslam oğlu İslamım. Ben ezanın okunmasında güzel makamlar olduğunu, müezzinin ezanı hiçbir makama uymadan okuduğunu ve makam öğrenmesi lazım olduğunu söyledim” şeklinde bir savunma yapmıştır. Bunun üzerine Müftü Efendi; İsmail Bey'den Kelime-i şehadet getirmesini istemiş ve İsmail Bey şehadet getirmiştir. Bunun üzerine Müftü Efendi orada bulunan ahali ve askere de üç kere şehadet getirtmiş ve tövbe ettirmiştir.

Müftü Efendi'nin bu hareketi asker ve ahali üzerinde büyük bir tesir göstermiştir. Şöyle ki isyan çıkaran askerin isyan sebebi olan “şeriat istemek” kendi anlayışlarına göre yerine getirilmiş olduğu için, isyan sebebi de ortadan kalkmıştır. Bunun üzerine Müşir İbrahim Paşa meydanda bulunan asi askerleri hitaben: “İşte gördünüz. Müftü ve ulema hazretleri (Hacı Fevzi) karşısında subaylar tövbe ettiler. İmanlarını yenilediler, onları tekrar kumandanlığa kabul ediyorsunuz değil mi?” sorusuna, askerler hep bir ağızdan: “Ediyoruz” diyerek cevap vermişlerdir. İbrahim Paşa, subaylara kıtalarının başına geçmesini emretmiş ve askerler subaylarını kucaklayarak karşılamış ve yapılan bir resmi geçitle olay sona ermiştir. Müşir İbrahim Paşa daha sonra akşam askere kuzu ve helva ziyafeti verilmesini emretmiş ve askerler kışlalarına dönmüştür. Bu arada Yüzbaşı Kemalettin Bey, isyancıların elebaşlarının bir listesini İbrahim Paşa'ya vermiş ve isimleri tespit edilen elebaşılar tutuklanmıştır.[5]

Erzincan'da çıkan isyan, Müşir İbrahim Paşa'nın Hacı Fevzi Efendi’yi yanına alıp, soğukkanlı ve askerin isyan ediş nedenini ortadan kaldıracak birşekilde bilinçli ve cesurca davranmasıyla kısa sürede ve hiçbir hadise olmadan bastırılmıştır. Eğer Müşir İbrahim Paşa isyancı askerlere karşı böyle bir tedbir yerine güç kullanma yoluna gitmiş olsaydı, belki de olayı daha kötü yönlere çekmek için bekleyen mihrakların eline fırsat vermiş olacak ve olay kontrolden çıkmış olacaktı. Erzincan ve Erzurum'da çıkabilecek olası bir karışıklığın, Adana'da çıkan Ermeni Olayları da göz önünde bulundurulacak olursa, Osmanlı Devleti'nde telafisi mümkün olmayacak bir durum meydana getireceği de kesindir. Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin bu olayda ki uzlaştırıcı, teskin edici tarihi rolü gerçekten de pek mühimdir.